Sünneti Başına Taç Eden Kurtulur
Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbilalemin. Wesselatu Wesselamu ala seyyidina Muhammedin we alâ alihi ve sahbihi ecmain.
Emma ba’d… Âlemlerin yaratıcısı, idarecisi ve terbiyecisi olan Yüce Allah, mevcudatı kendi nurundan mahrum etmemiş ve Hazreti Muhammed aleyhisselâmı buna vesile kılarak, alemlere rahmet olarak göndermiştir; “(Ey Muhammed!) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”(Enbiya; 107)
Bununla birlikte, Hz. Muhammed aleyhisselâma ittiba etmeyi kendisine olan sevginin göstergesi ve günahların affına bir vesile olarak ifade ediyor kuranı kerimde Allahu Zülcelal; “De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. De ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.”(Âl-i İmrân; 31-32)
Hazreti Rasulullah’a itaat,
Allah’a itaattir…
Bir sahabi, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimize gelerek, “Ey Allah’ın Resulu! Ben sizi kendimden ve çocuklarımdan daha çok seviyorum evimde iken sizi hatırlıyor, hasretinize dayanamadığım için hemen gelip sizi görüyor, yüzünüze bakıyorum” diyerek sözlerine şöyle devam eder, “Sizin ve benim ölümümü düşündüm anladım ki siz ahirete irtihal ettiğinizde ve cennete girdiğinizde peygamberlere mahsus mekanlarda bulunacaksınız. Ben ise cennete girdiğimde sizi göremeyeceğimden korkuyorum” demiş ve endişelerini dile getirmiştir.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem daha cevap vermeden Yüce Allah, Rasulullah aleyhisselâtu vesselama itaat edip, hasretiyle yanan gönüller için sadra şifa olan ve adeta Rahmani bir nisan yağmuru gibi ferahlatıcı olan Nisâ Suresinin, 69. âyetini indirmiştir; “Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.”
Yine Nisâ Suresinin 80. ayetine baktığımızda Yüce Allah kendisine itaat etmenin, Resulüne itaat etmekten geçtiğini emir buyurarak, yüz çevrilmemesi gerektiğini ferman etmiştir; “Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.” Yine başka bir ayette; “Her kim Allah’a ve Resûlüne itâat eder ve Allah’dan korkar ve O’ndan sakınırsa, işte onlar, gerçekten kazanan kimselerdir.”(Nur; 52)
Efendimize saygısızlık
amelleri boşa çıkarır!
Bu ayetler ışığında, Müslümanların takvaya ulaşabilmeleri için sürekli teyakkuz halinde olmaları ve Yüce Allah’ın Resulüne vermiş olduğu kıymetin farkına varıp, edeplerine dikkat ederek amellerini boşa çıkarmamaları gerekmektedir. Zira bu konularda ilahi ikazlar var; “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın.”(Muhammed; 33) Yine Hucurât Suresinin ikinci ayetine baktığımızda, Hazreti Rasulullah aleyhisselâma karşı edebin, adabın, terbiyenin ve adab-ı muaşeretin ehemmiyetini bir kere daha görmüş olup, kazanımlarımızı kaybetmememiz gerektiğini öğreniyoruz. Zira Yüce Allah şöyle buyuruyor; “Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider.” (Hucurât; 2)
Evet, Önderimiz sallallahu aleyhi vesellemde bizim için en güzel örnekler vardır; “And olsun ki sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için Allah’ın Resûlünde güzel bir örnek vardır.”(Ahzab; 21)
Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin Efendimizin şu Hadis-i Şerifi gerçekten günümüz yaralarına merhem olup, çok manidardır; “Ümmetimin fesadı zamanında kim sünnetime temessük ederse (yapışırsa), ona yüz şehid ecri (sevabı) vardır.” (Tirmizi)
Günümüzde Resulullah’a duyulan muhabbeti bidat sayan bir zihniyet var. Resulullah’a bağlılığı ilkeler ile sınırlandırıp, adeta bir ideolojik mutabakat gibi anlayanlar var. Bu tamamıyla fasit bir düşüncedir.
Resulullaha duygusal olarak sevgiyle bağlanmadan mutabaat da olmaz. “Sünneti Seniyyeye karşı yürütülen ve adına Kur’an Müslümanlığı denilen ama Kur’an’ın ruhuna ters olan bir takım itikadi sapmaların ve bozuk düşüncelerin revaçta olduğu ve maalesef ümmetin fesada düşürüldüğü bir zamanda yaşıyoruz. Bugün Kur’an’a ve hadisi şeriflere baktığımızda, ahlakı Kur’an’ın ta kendisi olan Hz. Peygambere ve Sünneti Seniyye’sine ittiba etmenin (uymanın) ne kadar mühim olduğunu bir kere daha anlıyoruz. Zira kişi Allah’ın nurunu yansıtan ve onun için vesile olan Hazreti Rasulullah aleyhisselâma ittiba ederse; bırakın ibadet değeri yüksek olan salih amelleri, normal ve sıradan davranışlarını da ibadete çevirir. Çünkü Hazreti Rasulullah aleyhisselâmın tüm hal, hareket ve davranışları bizim için birer pusula hükmündedirler.
Mesela, hepimizin her gün yaptığı sıradan bir takım davranışlar vardır; yemek yemek, su içmek, elbise giymek gibi… Su içerken oturarak ve besmele çektikten sonra sağ elle iki veya üç defada sindire sindire içersek yada elbiselerimizi evvela sağ taraftan giyip, çıkarırken sol tarafından çıkarırsak, en basitinden lavaboya giderken sol ayakla girip, sağ ayakla çıkarsak, mescide ise sağ ayakla girip sol ayakla çıkarsak sünneti seniyeye ittiba etmiş olup, Hazreti Rasulullah aleyhisselâmın nurundan istifade etmiş olur ve hayatımıza anlam katmış oluruz. Çünkü Yüce Allah’ın rızasına ulaşmak için Resulullah’ın yolunu başımıza taç yapmak lazım gelir…
Yüce Allah, başka bir ayeti kerimede gözümüzün nuru için şöyle buyuruyor; “Şüphesiz sen büyük bir ahlak üzeresin.”(Kalem; 4)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de şöyle ferman etmiştir; “Rabbim beni en güzel şekliyle edeplendirdi.” (Tirmizi; 78)
Sünneti başına taç eden
kurtulur, savaş açan değil!
Doğrusu bunca ikaz ve amellerin boşa çıkma tehlikesine karşı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemi, hadis-i şeriflerini ve Sünneti Seniyyesini hafife almak, bir Müslüman için hangi aklın karı ve nasıl bir cesarettir. Mesnetsiz ve ilimden uzak ve bir takım laf cambazlıklarıyla ümmetin ayarlarıyla oynamaya çalışmak; şeytanın oyuncağı olmaktan başka bir şey değildir. Sözüm ona bir kaç uydurma hadis için Kur’an’ı Hazreti Rasulullah’tan ayrı düşünmek ve bunun için çalışmak; kişiyi Yüce Allah’ın bunca ayetleri ile ters düşürüp dalalet ve sapıklığa düşürmez mi?
Bütün hepsini ele alamayız ama örnek olması açısından konuyu bir iki örnekle somutlaştırmakta fayda var. Mesela; sakal bırakmak sünnettir ve erkeğin süsüdür. Sakal bırakmayı Arapların bir geleneği olarak görmek ve Hazreti Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin sakal bırakmasını bir gelenekten ibaret olarak görmek, konu ile ilgili tüm hadisleri reddetmek anlamına geliyor. Allah muhafaza…
Ya da “Artık günümüzde diş macunu ve diş fırçası var, misvak kullanmaya gerek yoktur” deyip, misvakı kabul etmemek bunca ilahi ikazlara rağmen hangi mantığın ürünüdür? Evet, İslam diş macunu ve fırçasına karşı değil, tam tersine teşvik ediyor bizlerde kullanıyoruz. Lakin dikkat etmemiz gereken bazı durumlar var; Yüce Allah, Hucurât suresinin birinci ayetinde şöyle buyuruyor. “Ey iman edenler! Allah’ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”
Allah’ın ve Resulünün sözünün üstüne söz söylenmez bir konuda; Allah ve Resulü bir hüküm koymuşsa bize susmak ve uymak düşer! Ya da Kur’an ve Sünnetle alakalı meselelerde haddimizi ve hududumuzu bilmeli; bilgisiz ve mesnetsiz konuşmamalıdır. Zira amellerin boşa gitme tehlikesi ile beraber Müslümanları dalalete düşürmek gibi çok tehlikeli bir durumda vardır.
Evet Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sabah uykudan uyanırken, namazlara başlarken, Kur’an okumaya başlarken, uzun bir müddet ağzı kapalı kaldıktan sonra başkalaşan ağız tadını değiştirmek için ve daha bir çok yerde misvak kullanmıştır.
Diş fırçasını günde kaç defa kullanabilirsiniz ki? Dolayısıyla hüşyar ve uyanık gönüller, bu sünnetten mahrum bırakmamışlar kendilerini…
İhtiyaçlarımızı gidermek için arabalara biniyor ve hiç birimiz çarşı ve pazarlarda Sünnet olsun diye, deve ve yada merkeplere binmeyi tercih etmiyoruz. Zira araçlara binmek kişiye sünneti seniye sevabı kazandırıyor.
Allahu Zülcelal Hazretleri, cümlemize Sünneti Seniyyeyi başına taç ederek bununla iftihar edenlerden eylesin ve bizleri Sünneti seniyyeyi başına taç eden âlim, arif,k amil ve sadık insanlar olan Hazreti Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemin gerçek varislerinden bir an olsun ayırmasın.
“Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin.” (Ahzab; 56)
Salât ve selam kainatın efendisine aline, ashabına,ve ehli beytinin üzerine olsun…