Övgüde Ve Konuşmada Ölçüler

  • 13 Haziran 2017
  • 1.252 kez görüntülendi.
Övgüde Ve Konuşmada Ölçüler
REKLAM ALANI

Zararlı bir eylemdir övmek

Dilin afetlerinden bir afettir övmektir. Maalesef günümüzde övmek çoğalmıştır. İnsanlar, bir takım dünyevi arzularına kavuşabilmek için müstahak olmadıkları halde insanları överler. Bu övmelerinden dolayı arzularına kavuşup sevinirler.

 

REKLAM ALANI

Hâlbuki bu aldanmaktan başka bir şey değildir. Kendinde bulunmayan bir şeyle övülmeye razı olan kimse, kendisiyle eğlenilen kimse gibidir.

 

İnsanları övmek, hem öven için hem de övülen için çok zararlı bir şeydir. Onun için Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir hadisi şeriflerinde; “Biriniz mutlaka, (bir Mümin) kardeşini övecekse; ‘Falan kişiyi şöyle zannediyorum, Allah’a karşı kimseyi temize çıkaracak değilim’ desin” (Buhari ve Müslim) buyurmuştur.

 

Hz. Ömer radıyallahu anhu bir kişinin bir adamı övdüğünü duyunca;

– Onunla yolculuk ettin mi? diye sordu. Adam;

– Hayır, dedi.

– Onunla alışveriş yaptın mı? Diye sordu. Adam;

– Hayır, deyince, Hz. Ömer radıyallahu anhu buyurdu ki;

– Allah’a yemin ederim ki senin onu tanıdığını zannetmiyorum.

 

Övgüde ölçüsüz ve aşırı olanlar

İnsanları öven kimse, öveceği kimse hakkında iyice kanaat getirdikten sonra övmelidir. Yoksa kendisini şu afetlerden kurtaramaz:

  1. Öven, bazen övgüsünde aşırıya gider ve yalan söyler. Oysa Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem; “İnsanları övmekte aşırıya gidenin, kıyamet gününde dili yerde sürünür, ayağı ile dilinin üzerine basar ve onu parçalar.” buyurmuştur.

 

  1. Bazen övgüye riya girer. Övdüğü kişiye karşı, sevgisini belli etmeye çalışır. Hâlbuki bazen övdüğü kimseye karşı içinde sevgi olmadığı gibi, söylediklerinin hepsinde samimi de olmayabilir.

 

  1. Övme esnasında hakikatini bilmediği, karşısındaki kişide bulunmayan özelliklerle övebilir. Örneğin; “Sen abidsin” diye övdüğü kişi fasık olabilir.

 

  1. Övdüğü kimse, zalim olabilir. Zalimi sevindirmek ise caiz değildir. Hasan-ı Basri radıyallahu anhu demiştir ki; “Zâlimi övüp ona uzun ömür dileyen kimse, yeryüzünde Allah-u Zülcelal’e isyan edilmesini seviyor demektir.”

 

Bütün bunlara bakarak, insanları gerekmediği sürece, fazla övmemek lazımdır. Birisini övmeden önce, bu övgünün ona vereceği zararları, bu övülmeden dolayı o kişinin kibre; ucuba veya gevşeyip tembelliğe düşebileceğini göz önüne alarak övgüde bulunmak lazımdır.

 

Salih zatlardan birisi, kendisini övdükleri zaman şöyle demiştir; “Ya Rabbi! Bu kimse, senin sevmediğin bir şeyle bana yaklaşmak istiyor, sen şahit ol ki, ben de ona iltifat etmemekle (onun övmesine aldanmaktan) sana sığınıyorum.”

 

Çünkü bu övmekle insan bir makam kazanmaz. İnsanın Allah’ın yanında makamı bellidir. Onun için bir kimsenin övmesi veya kötülemesine üzülmek veya sevinmek yanlıştır.

 

Esasen akıllı ve ahiretinin üzerine meraklı olan kimsenin yapacağı şey, insanları övmek değil, övgüye layık olan Allah-u Zülcelal’i övmek, hamd etmek, (ve insanları takva bir hayata özendirmek ve muhabbetlerini arttırmak için) Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemi ve evliyaları övmektir.

 

Nitekim Allahu Zülcelal bir ayet-i kerimede; “Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” (Fatiha; 1) buyurmuştur.

 

Övüldüklerinde mümin
ve cahilin durumu

Mümin, birisi kendisini övdüğü zaman, bunun Allah-u Zülcelal’in kendisinin kötülüklerini gizlemesinden dolayı olduğunu bilerek, rehavete kapılmadan ve bu övgüden nefsine bir pay çıkarmadan, Allah-u Zülcelal’e hamd etmelidir. Yapılan övgülere aldanıp, “Ben demek ki iyi bir kimseyim” diyerek, ibadetlerinde gevşek davranmamaya dikkat etmelidir.

 

Çünkü insan, kendisini en iyi bilendir. Mümin kendinde olmayan bir sıfatla övüldüğü zaman, Allah-u Zülcelal’den utanır. Cahil ise kendisini unutup insanların kendisini övmesi ile ferahlanan, kibir ve ucuba düşerek aldanandır.

 

Konuşma adabı

Her şeyde olduğu gibi konuşmakta da bir kısım edepler vardır. İnsan konuşmasında bu edeplere riayet ederse, dil belasından kendisini muhafaza etmiş olur.

 

Bazı evliyalar şöyle demişlerdir; “Akıllı kimse, sözü kalbinin arkasında olan kişidir. Konuşmak istediği zaman onu kalbine sorar ve bakar; eğer söyleyeceği söz, menfaatine ise söyler, zararına ise susar. Ahmağın sözü ise, dilinin kenarındadır, aklı kucağındadır, kalktığı zaman düşer.”

 

İnsan, kendisine menfaat vermeyecek olan konuşmalardan kaçınmalıdır. Müminin güzel huyları arasında, en faziletli olanı susmaktır. Selametin onda dokuzu sükûttadır. Belalar ise konuşmaya bağlıdır. Onun için Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir hadis-i kudside şöyle buyurmuştur:

 

“Allah-u Zülcelal buyuruyor ki; ‘Ey Âdemoğlu! Sana haram kıldığım bir hususta dilin seninle çekişirse sana kapak olarak iki dudak verdim. Onlarla dilini kapat.”

 

İnsan, dilinin afetlerinden muhafaza olmak isterse konuşurken şu edeplere dikkat etmelidir.

 

  1. Konuşmaya, daima Allah-u Zülcelal’e hamd ederek, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme salavat getirerek ve besmele çekip şeytanın şerrinden Allah-u Zülcelal’e sığınarak başlamalıdır.

 

  1. Konuşması sırasında sesini çok fazla yükseltmemelidir. Çünkü Allah-u Zülcelal’e en sevimsiz gelen ses, yüksek sestir. Onun için bir ayet-i kerimede; “Sesini alçalt.” (Lokman, 19) buyurmuştur.

 

  1. Fazla konuşmaktan sakınmalıdır. Çünkü fazla konuşmada, hata da fazla olur.

 

  1. Her duyduğunu anlatmamalıdır. Çünkü her duyduğu doğru değildir.

 

  1. Sözlerini anlaşılır bir şekilde söylemelidir.

 

  1. Konuşurken fazla detaya inmemeli ve söyledikleri birbirine mantıken bağlantılı olmalıdır.

 

  1. Konuşmasında söyleyeceği sözü unuttuğu zaman, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme salavat getirip tevbe istiğfarda bulunmalıdır. Salavat getirince unuttuğu sözü hatırlaması kolay olur. Hatırlamazsa bu salavatı şerife, konuşmak istediği şeye kefaret olur.

 

  1. Konuşurken, gelecekte olacak bir şeyi, örneğin; “İnşaallah, falana şunu vereceğim” yada “İnşaallah, yarın şöyle yapacağım” demelidir.

 

  1. Konuşurken yemin etmekten kaçınmalıdır.

 

Rivayet edilmiştir ki; Bir kimse, zahiri olarak şeytanı gördü. Ona dedi ki;

– Ey İblis! Ben senin gibi olmak istiyorum. Senin gibi olmak için ne yapayım. Şeytan;

– Namaz senin yanında hafif olsun, bir de konuşurken ister doğru, ister yalan yere, daima yemin et” dedi. Adam dedi ki;

– Vallahi, namaza bundan sonra daha fazla sarılacağım ve bir daha yemin etmeyeceğim. Şeytan da pişman olarak şöyle dedi:

– Ben de bir daha hiçbir âdemoğluna nasihat etmeyeceğim.

 

  1. Konuşmada edebi inceliklere dikkat etmeli, yumuşak ve tatlı bir şekilde konuşmalıdır.

 

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ