Yeryüzü Bize Mescid Kılındı…

  • 10 Aralık 2014
  • 782 kez görüntülendi.
Yeryüzü Bize Mescid Kılındı…
REKLAM ALANI

Namazgâh; açık cami, açık mescid

Namazgâh Mahallesi, Namazgâh Sokağı, Namazgâh Durağı gibi yerlerden zaman zaman geçmişizdir. Ya da hiç değilse bu ifadelerden birini duymuşuzdur hayatınıızda birkaç defa da olsa…

Namazgâh denince akıllara ilk, açık havada namaz kılmaya mahsus yer gelir. Fakat bu namazgâhlar nerelerde olurdu, böyle açık hava ibadetgâhı yapmanın sebebi neydi, hangi özelliklere sahipti, mimari unsur taşıyorlar mıydı? Bu ve benzeri soruların cevabı pek çoğumuz tarafından bilinmiyor. Hatta yine birçoğumuzun bunların varlığından bile haberi yok. İstedik ki hem Namazgâhlarla ilgili kısa bir bilgi verelim hem de Eyüp Sultan’da geçmişte var olan ve günümüze ulaşan, en azından yeri belli olan namazgâhları sizlerle paylaşalım.

REKLAM ALANI

Halk arasında namazgâhlara mescit, cami, açık mescit veya açık cami de denilmektedir. Bunun yanı sıra Musalla Camii, Namazgâh Camii gibi isimlerle anılan eserler mevcuttur. Bir kısım araştırmacı bu yapılar için üstü açık camiler veya açık hava camileri, açık hava mescitleri, namazgâh sofası terimlerini de uygun görmüştür. Bu nedenle namazgâhlara açık mescit, açık cami isimlerini vermenin kabul edilebileceği düşüncesindeyiz. Musalla ve namazgâh kelimelerinin, halk arasında birlikte kullanıldığı örneklere de rastlanır. Örneğin Konya Musalla Namazgâhı gibi…

Namazgâh; musalla…

Nebi Bozkurt, “Namazgâh” isimli makalesinde Namazgâhlar için şu bilgileri veriyor: “Farsça namazgâh ve Arapça karşılığı olan musallâ kelimeleri, genelde namaz kılınan her yeri ifade eder. Fıkıh terimi olarak yerleşim merkezlerinin dışında bayram, yağmur duası ve cenaze namazlarının kılındığı belirli yerler için kullanılır. Türkçede namazgâh, bayram gibi belli zamanlarda namaz kılınan musallâlar yanında yol kenarlarında yolcular için yapılan üstü açık mescidler için de kullanılmıştır. İslâm tarihindeki ilk mescidlerin çoğu bu tarzda inşa edilmiştir. Hz. Peygamber’in Kubâ’da yaptığı ilk mescid ve Cuma namazı kılınan Rânûnâ vadisindeki Benî Sâlim Mescidi de böyleydi.

Allah Rasulü sallallahu aleyhi vesellem, uzun bir sefere çıktığında dinlendiği yerlerde tespit edilen uygun bir alan temizlenir, etrafına taşlar dizilerek sınırları belirlenir ve burası namazgâh edinilirdi. Resûl-i Ekrem’in Tebük Seferi esnasında on beş kadar yerde böyle açık mescidler yapılmıştır Hz. Peygamber Mekke yolunda da çeşitli yerlerde namazgâhlar edinmiştir. Bu gelenek daha sonraki dönemlerde de devam etmiş, namazgâhlar zaman zaman ordunun konakladığı yerler olmuştur.”  İlerleyen zamanlarda mescit ve camilerin yanında bu açık hava ibadetgâhı olan Namazgâhlar, Arabistan çöllerinden Kuzey Afrika’ya, Asya’dan Anadolu’ya ve nihayet Avrupa’ya kadar bütün İslam coğrafyalarında yakın zamana kadar varlıklarını korumuştur.

Nasıl bir inşaa yapısına sahiptiler?

Selçuklular döneminde de bazı örneklerine rastladığımız birer açık hava camiisi durumundaki namazgâhlar, genellikle abdest almak için bir çeşme veya kuyu ile birlikte yapılırdı. Seyahat esnasında yolcuların dinlenme ve ibadet ihtiyaçlarını karşılamak için menzillerde inşa edilen namazgâhlar, asıl zeminden bir ya da birkaç basamak seki ile belirtilir, bu alan bazen sütre görevi yapan bir duvar veya benzeri bir yardımcıyla çevrelenir, kıble yönüne de bir mihrap taşı ilâve edilirdi. Çoğunlukla mihrap taşı üzerine cami mihraplarının üzerinde de rastladığımız, “Kûllemâ dehale aleyhâ Zekeriyye’l-mihrâb” yahut “el-mihrâb”, bazen da “Sâhibü’l-hayrât … Rûhu için Fâtiha” ibaresi yazılır, bazen de vakfiye yazısı eklenirdi. Hem kıbleyi gösteren hem de açık arazide “sütre”  görevi yapan bu mihrap taşları antik sütunlardan dönüştürülmüş silindir şeklinde olabildiği gibi, mezar taşlarını çağrıştıran bir formda da olabiliyordu. Osmanlı harfleriyle yazılmış kitabeleri okuyamayan biri için böyle bir taşı, mezar taşlarından ayırt etmek neredeyse imkânsız gibidir. Bu tarz mihrap taşlarına “Namazgâh taşı” deniyor. Edirnekapı, Savaklar’da, Emin Baba Tekkesi önündeki Namazgâh taşı bu türler için iyi bir örnektir.

Günümüzde de kullanılanları var

Bir çeşmenin arka yüzüne mihrap ilâvesiyle namazgâha dönüştürülmüş, zemini taş döşeli, bazen etrafı yüksek olmayan bir duvarla çevrili örneklere menzillerde sıkça rastlanmaktadır. Anadolu’muzun pek çok yerinde bu tipte yapılan namazgâh bulunmaktadır. Mesela Sivrihisar’da 1270’li yıllarda Emineddin Mikail tarafından yaptırıldığı bilinen Namazgâhta günümüzde dahi teravih namazları kılınmaktadır. Yine Bursa’nın Yıldırım ilçesi Namazgâh semtinde bulunan Namazgâh’ta da geçtiğimiz yıllarda teravih namazı kılınmıştı. Bu örnekler elbette çoğaltılabilir. Genellikle kervan yollarında ve mesire yerlerinde görülen bu namazgâhlar birkaç kişinin namaz kılmasına imkân veriyordu. Ordugâh namazgâhları olarak da adlandırılabilecek, büyük kitlelerin namaz kılmasına imkân sağlayan mihraplı ve minberli namazgâhların dışında bayram, cuma, teravih ve cenaze namazları için inşa edilen namazgâhlar da vardır. Kültür tarihinde önemli bir konuma sahip bulunan namazgâhlar bugün işlevsel niteliklerini kaybetmekle birlikte birçoğu ayakta kalmayı başarmıştır.

Tasnif edilen çeşitleriyle namazgâhlar

Bulundukları çevrenin geleneklerine göre taş, ahşap, kerpiç gibi farklı materyallerden yapılan ve farklı özellikleri bulunan Türkiye’deki namazgâhları, dört grupta değerlendirmek mümkündür. Yavuz Tiryaki, Namazgâhların mimari özelliklerini anlatan “Namazgâh” isimli makalesinde bu dört gurubun özelliklerine geniş bir şekilde yer vermiş. Bu bilgiler ışığında Namazgâhları şöyle tasnif edebiliriz. 1.

Mihrablı-minberli namazgâhlar

Genellikle şehir surlarının veya yerleşimin hemen dışına ya da büyük meydanlara, çok defa da yüksekçe bir tepeye inşa edilmiş. Bunlar bayram, cuma ve teravih namazlarının kılınabileceği ordugâh tipinde büyük ölçekli namazgâhlardır. Bu tip namazgâhlar, sadece namaz kılmak için değil aynı zamanda halkın bir araya gelmesiyle çeşitli kararların tartışıldığı, toplantıların yapıldığı bir nevi konferans alanı vazifesi de görüyormuş. Sur dışında yüksekçe bir tepe üzerindeki namazgâhlar yağmur duası için kullanıldığı gibi hacca giden grupların Uğurlandığı ya da karşılandığı, bazen şenliklerin düzenlendiği, misafirlerin ağırlandığı alanlar olurmuş. 17. Yüzyılda yapılan İstanbul Okmeydanı Namazgâhı ve İstanbul Rumelihisarı Toplarönü Namazgâhı bunlara örnek gösterilebilir.

  1. Çeşmeli namazgâhlar
  2. a) Bir yüzü mihraplı namazgâh çeşmeleri. Bir yüzü mihraplı, bir yüzü çeşmeli örnekler bilhassa menzillerde görülür. Mihraplı yüzün önünde bir ya da birkaç kişinin namaz kılabileceği yükseltilmiş bir seki olur. Bazen çok belirgin olmayan bir sütre ile de çevrelenir. Asıl hüviyeti çeşme değil de namazgâh olan bu tipin en güzel örneği İstanbul Edirnekapı ile Rami Kışlası arasında yer alan Öküz Mehmed Paşa Namazgâhı’dır. (1027-1618) tarihleri arasında yapılmıştır.
  3. b) Fevkanî namazgâhlar. Genellikle meydan çeşmeleri şeklinde düzenlenmiştir. Çeşmenin su haznesinin üzerine ya da yanına taş bir merdivenle çıkılır. Kıble yönünü belirten bir namazgâh taşı ve çeşmenin etrafını saran kısa bir sütreden ibarettir. Birkaç kişinin namaz kılabileceği büyüklükte inşa edilenleri olduğu gibi otuz kırk kişinin bir arada bulunacağı ölçekte olanları da vardır. Eyüp, Vezir Tekkesi caddesi üzerinde yer alan Mustafa Efendi Namazgâh Çeşmesi (1105/1694) böyle bir örnek oluşturur.
  4. Bir çeşme yanına inşa edilen namazgâh alanları ve kıble (mihrap) taşları

Çeşmenin hemen yanına bir kıble taşı ilâvesiyle namazgâh alanı oluşturulur. Bu alan bir veya birkaç kişinin namaz kılabileceği kadar genişliktedir. Kıble yönünü belirten namazgâh taşının üstüne bazen bir kandil motifinin işlendiği de görülür. 4. Musallâ taşlı namazgâhlar. Musallâ taşının hemen yanında bir mihrap taşından ibarettir. Cenaze namazlarının kılındığı alanlarda bazen dinî bir yapı, bir hazîre girişi ya da mezarlık girişinde yer alır. Edirnekapı, Zülali Namâzgahı bu türlere örnek verilebilir.

Eyüpsultan Namazgâhları…

Mustafa Özdamar, “Namazgâhlar” isimli makalesinde Hayrat-ı Şerif uzmanlarının bir zamanlar İstanbul’da 153 adet Namazgâh’ı tespit ettiklerini bildiriyor. Bu çalışma’da vaktiyle hizmet gören ve günümüze ulaşan namazgâhlar hakkında tafsilatlı bilgiler yer alıyor. Günümüzde varlığına dair bir emare bulunmayan namazgâhların ise birçoğuna ada-parsel numarası verilmiş. Bugün bir kısmı hala ayakta olan, bir kısmı tamamen yok olan namazgâhların 6’sı Fatih, 9’u Eyüp, 11’i Zeytinburnu, 1’i Bakırköy, 5’i Eminönü, 5’i Şişli, 7’si Beşiktaş, 10’u Beyoğlu, 3’ü Sarıyer, 1’i Kartal, 28’i Kadıköy, 49’u Üsküdar, 18’i ise Beykoz’da bulunuyormuş.

Mustafa Özdamar’a da atıfta bulunan Mehmet Nermi Haskan, ‘Eyüpsultan Tarihi’ isimli eserinin ön sözünde, Eyüp’te bir zamanlar 13 Namazgâhın varlığından söz ediyor. Fakat çalışmasının Namazgâhlar başlığında, 10 Namazgâh’ı incelemiş. Bunlardan bazıları o zamanda tespit edilememiş. Biz Mehmet Nermi Haskan’ın çalışmasından yola çıkarak, bu on Namazgâh’tan altısına ulaştık. Bunlar 1.’si Edirne Kapı Rami Kışlası arasında kalan Öküz Mehmet Namazgâhı, 2.’si Vezir Tekkesi Caddesi üzerinde bulunan Servi Mahallesi Namazgâhı, 3.’sü Edirnekapı, Necati Bey Mezarlığı 1. Ada’da bulunan ve şu an mescid haline getirilen Zülâli Namazgâhı, 4.’sü İdris Köşkü Caddesi üzerinde bulunan, Pierre Loti Tesislerinin içerisinde yer alan ve bugün varlığından hiçbir iz kalmayan Zevki Kadın Namazgâhı, 5. Savaklar Caddesi üzerinde ve Emin Baba Tekkesi önünde bulunan Kuyubaşı Namazgâhı…

Buradaki Namazgâh taşı mihrabı, mescid ayeti ve kandil motifiyle namazgâhlar için son derece özgün bir örnek teşkil ediyor. 6. Gümüşsuyu yolu ile Bülbülderesi’nin kesiştiği noktada bulunan Gümüşsuyu Namazgâhıdır. İncelediğimiz Namazgâhların içerisinde en kötü durumda olan buradaki çeşmeli namazgâhtır. Mustafa Özdamar buradaki namazgâh için yetmişli yıllarda şöyle bir talepte bulunmuş:” Üçşehidler Mahallesi Gümüşsuyu Sokağı’ndaki 63 pafta, 319 ada, 5 parsel sayılı Namazgâhın Eyüb Belediyesi tarafından Namazgâh kültürünü yaşatacak biçimde düzenlenmesi bekleniyor.” Varsa eğer bir hükmü, aynı talebi 40 yıl sonra yineliyoruz.

Türkiye’mizin tarihi ve kültürel mirasında namazgâhların önemli bir yeri vardır. İnşa edildikleri dönemin sosyal, ekonomik, tarihi ve kültürel kimliğinin ortaya konulmasında katkısı bulunan namazgâhların, diğer tarihi eserlerimiz gibi zamana yenik düşmesi üzüntü vericidir. Teknolojinin gelişmesi, rant mekanizmasının hızla ilerlemesi tarihi eserlere bakış açısını epeyce değiştirmiştir. Son zamanlarda vatandaşlarımızın önemli meydanlarda, mesire yerlerinde, yaylalarda namazgâhları ihya ederek buralarda tekrar ibadet yapılması, tüm olumsuzluklara rağmen geleneklerin sürdürüldüğünü göstermesi bakımından gayet manidardır. Resmi kurumların özellikle belediyelerin çevre tasarımında namazgâhların işlevini ve önemini hesaba katarak uygulamaları buna göre yapması önem arz etmektedir. Büyük çoğunluğu yok olan Namazgâhların geride kalanları restore edilerek harap görünümlerinden kurtarılması, günümüz şartlarına göre işlevlendirilmeleri, çevre düzenlemelerinin yapılması, geçmişten devralınan mirasın gelecek nesillere kazandırılmasını sağlayacaktır.

Resul-i Ekrem Efendimizin, “Bana yeryüzü, sebeb-i taharet ve mescid kılındı.” Hadis-i Şerifini sürekli hatırımızda tutmamıza vesile olan Namazgâhlarla ilgili söylenecekler elbette bu kadarla sınırlı değil. Biz şimdilik yazımızı yine Mustafa Özdamar’ın adı geçen makalesindeki şu ifadesiyle bitirelim: “En kısa ve en öz ifade ile Namazgâhlar: parıltıları hâlâ sönmeyen yüksek bir medeniyetin zengin duyarlığı içinde fizikle metafiziği kucaklaştıran peyzaj mimarimizin, açık mekân kültürü ve yaşanılır çevre düzeni anlayışımızın dünümüzden günümüze yansıyan açık anıt ve kanıtlarıdır. Bundan özge yorum yok!”

 

Yararlanılan Kaynaklar:

1) Nebi Bozkurt, Namazgâh, TDV İslam Ansiklopedisi, c.32 s.357-58. 2) Yavuz Tiryaki, Namazgâh, Mimari, TDV İslam Ansiklopedisi, c.32 s.359-60. 3) Mustafa Özdamar, Namazgâhlar, Vakıflar Dergisi, XX. s.221-248. 4) Mehmet Nermi Haskan, Eyüp Namazgâhları, Eyüpsultan Tarihi, c.1 s.163-168. 5) Mükerrem Kürüm, Aydın’daki Osmanlı Dönemi Namazgâhları Üzerine Bir Değerlendirme, http://e-dergi.atauni.edu.tr/

 

 

 

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ