Velileri hafife alıp, uzak kalma!
Evliyaullah yani Allah dostları, marifet ilmine sahib, Allahu Teâlâ’yı tanıyan kişilerdir. Allahu Teâlâ’yı tanımak da ancak Allah’ın ikramı ile olur. Bu da peygamberlerin varislerine yapılan bir ikramdır.
Hz. Mevlana şöyle buyurur: “Hak’la beraber olmak isteyen kimse, velilerin huzurunda otursun. Velilerin huzurundan uzaklaşan kişi, küll’ü olmayan bir cüz’dür, helak olur. Şeytan yolunu kaybedene musallat olur. Onu hileyle mağlup edip başını yer. Gönül sahiplerinden bir an bile ayrılmak şeytanın hilesidir, ey nüktedan!”
“Gönülleri temiz olanlar, renkten ve kokudan kurtulmuşlar, daima Hakk’ın lütfuna gönül bağlamışlardır. O sakınanlar kabuğa bakmaz, öze itibar ederler. Ayne’l yakin (bir şeyi görerek bilip anlama) bayrağını çekmişlerdir.”
Osmanlı dönemindeki yöneticilerin evliyaullaha verdiği önemi, yaşayan evliyaullahtan yararlandığı gibi geçmiştekilerden de yararlanmış olmaları, onlara saygı göstermeleri, Allahu Teâlâ’nın izni ile üç kıtada at koşturmalarına, hatta dünyanın tacı olmalarına sebep olmuştur. Padişahlar onlarla beraber yaşamışlar, işlerini onlarla istişare ederek yapmışlardır.
Yavuz Selim, Şam’da halka-i zikre katıldı. Mısır’a gitti. Abbasileri mağlup ederek halifeliği aldı. Mısır’ı Osmanlı topraklarına kattı. Bu arada Mürşidi, rüyasında Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin elindeki bayrağı Hz. Ali kerremallahu vecheye verdiğini, Hz. Ali kerremallahu vechenin de bayrağı Yavuz Selim’e verdiğini gördü. Yavuz Selim ve mürşidi, mürşidinin gördüğü bu rüyadan sonra istişare ettikten sonra, İran’a sefere çıktı ve başarılarının üzerine başarılar kattı.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur: “Üç kimse vardır ki, münafıklardan başkası onları hafife almaz: İslam’da saçını ağartmış olan kişi, ilim sahibi ve adaletli bir önder.” (Taberânî)
Hz. Mevlana kuddise sırruhu şöyle buyurur: “Bir akıl velilerden kaçarsa o, hayvanlar mertebesine geçer.” “Allah erinden başkasını kuru kum bil. Muttasıl o senin ömür suyunu yok eder.” “Olgun kişilerin tozunu toprağını, duvarını öpmek, alçakların nimetinden iyidir. Aydın gönüllülere bende olmak, padişahlarla beraber bulunmaktan yeğdir.” “Veliler aklın aklıdırlar. Diğer akıllar adeta deve gibidirler.”
Kılavuzsuz olmaz…
Son teknoloji ile donatılmış bir gemiler bile, bir gemiye çarpmamak veya karaya oturmamak için kılavuz kaptan alıyor. Bizler, kılavuz olmadan, bir rehber bir yol gösterici olmadan hafzalamızın bile kavrayamayacağı o uzun yolu yalnız başımıza gitmeyi düşünmemiz bile imkânsızdır. Onun içindir ki, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme varis olan gerçek âlimlere, su, hava, yiyecek ve içecek gibi ihtiyaç vardır. Ama asıl önemli olan, bunun bir ihtiyaç olduğunu hissederek, duymayan kulaklarımızı onlara açmamızdır.
Ebu Ali Dekkak Hazretleri şöyle buyurur: “Bir ağaç, onu diken ve bakan biri olmadan kendi başına büyürse yaprak açar, fakat meyve vermez (verse de tadıyla yenmez). Aynı şekilde bir müridin de her zaman kendisinden terbiye ve feyiz alacağı bir üstadı yoksa o, nefsinin kötü arzularına kulluk eder; tek başına ondan bir kurtuluş yolu bulamaz.”
Hz. Mevlana şöyle buyurur: “Hak erlerinin ayağı altında toprak ol.” “Sakın yiğitlere haset etme. Yoksa kötü şeytan yoldaşın olur. Veli için zehir bal olur, panzehir olur. Fakat hased edersen sana bal, zehir kesilir. O Hakk’a tebdil olmuş, Hak da onun işini tebdil etmede. Allah’ın lütfu ile ateş onun için nur olur.”
“Gönül sahiplerinin ilimleri, taşıyıcı oldu. Ten ehline ise ilimleri yüktür. İlim gönüldeyse o sahibine dost olur. Tenin zahirindeyse bir yük olur. Allah, “Onlar, kitap taşıyan eşeğe benzer” dedi. Sende Hak ilmi olmazsa gerisi yüktür.”
Yıldızlar gibi…
Zikir, tefekkür ve iltica (teslimiyet) ile olgunlaşarak ehli kâmil sıfatını alan insan, zikri kalbe indirdiğinde o artık dünya işleriyle meşgul olurken bile, kalbi Allahu Teâlâ’yı zikreder. Allahu Teâlâ’nın ve Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem sevgi ve övgüsünü kazanan o üstün veliler, dünyanın hayat sigortasıdır.
Yıldızlar sürekli vardır, ama güneş çıkınca gözükmez olurlar, evliyaullah da böyledir. Kendilerini her ne kadar açığa vurmasalar da onlar vardır, kıyamete kadar onların varlığı devam edecektir.
Hz. Mevlana şöyle buyurur: “Veliler, güneşin bekçileridirler. İnsanlar arasında onlar. Hakkın sırlarına vakıftırlar.”
İnsanları velayet mertebesine ulaştıran en önemli faktör, hiç şüphesiz imandır. İmanın güçlenmesine amil olan hususlar ise farzları yerine getirmek, yasaklardan kaçınmak, nafilelerle meşgul olup onları çoğaltmaya çalışmaktır. Bir kimse kemal vasfına sahip olmadıkça, insanlar için uyulacak örnek sayılmaz. Hakk’ın bütün isimlerini cami ve rahman isminin mazharı olan Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) insan nevinin en mükemmeli, hidayetin sırrı, vücub ve imanın merkezi, Kur’an ve Furkan’ın hakikat noktasıdır.
Bayezid-i Bistami kuddise sırruhu şöyle buyurur: “Kimin (Hak yolda kendisine rehberlik yapacak) bir üstadı yoksa onun imamı şeytan olur.”
Hz. Mevlana şöyle buyurur: “Talipler, velilerden uzak olurlarsa hakikatte Hak’tan da uzaktırlar.” “Allah erleri boş söz söylemezler. Temiz kişilerin bedenleri de aynı can gibi saftır. Onların nefisleri, suretleri ve sözleri de nişanı olmayan bir ruh olmuştur.”
Allahu Teâlâ bizleri onların yolundan ayırmasın. (Âmin)