Tuzaklara Dikkat!
Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayetle, Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
“Dinarın kulu yüzüstü sürünsün, dirhemin kulu yüzüstü sürünsün, işlemeli kumaşın kulu yüzüstü sürünsün. Böyle kimselere bir şey verildiğinde memnun olur, verilmediğinde kızıp öfkelenir, yüzüstü sürünsün, işi ters gitsin. Halbuki kendisine bir diken batsa dikenini çıkaran bulamaz.
Allah yolunda atının yularını tutmuş, saçı başı karışmış ayakları toza bulanmış bir kula ne mutlu ki, kendisine öncü olarak gözetleme görevi verilse, gözetlemesini yapar. Geriyi gözetleme görevi verilse, geriyi gözetleme yapar, (verilen görevi tam bir teslimiyyet ile yerine getirir, halbuki böyle ihlaslı ve kıymetli bir kimse halk arasında tanınmadığından ya da değeri olmadığından ) izin istese kendisine izin verilmez, birisine aracı olsa aracılığı kabul edilmez.” (Buhari, Cihad: 7; Rikak: 10; İbn Mace, Zühd: 8.)
Ebedi kurtuluş ve nefsini tezkiye etmek için çalışan, Evliyaullah’ın kapısında sadece bedenini değil aynı zamanda kalbini de iki büklüm etmiş hizmet ehli insanlar, hizmet anında şeytanın öne sürdüğü bahanelerin altında nefsanî ve dünyevi tuzakların bulunduğunu unutmamalıdır.
“Tuzağa tane saçmak cömertlik değildir. Oltadaki et, balığı avlamak içindir. Cömertlik lokması sanma!” (Mesnevi)
Dışarıdaki kâfirler, içerdeki munafıklar sana, en mukaddes olan bir şeyi bile hediye etseler ona, temkinli yaklaş! İçinde nice tuzaklar gizlidir. Onu cömertlik sanıp sana ikram edildiğini zannetmeyesin.
Evinde seyrettiğin ve çocuklarına seyrettirdiğin bir çok film, dizi, program ve haberler de imanına enjekte etmek istedikleri, bir virüs ve hastalığın ta kendisidir.
Tedavisini merak ediyorsan; doktorlar tedavisi olmayan bir kanserli uzvu pansuman etmezler, koparırlar! Hayatından çıkarıp atmadan selametli bir hayata erişemezsin.
**
Büyük değilim ki büyük konuşayım. Aslında kimse büyük konuşacak kadar büyük değildir.
**
Tam bulmuşken vazgeçmenin adıdır ümitsizlik.
Kavuşmaya ramak kala geri dönmek…
Aydınlığa kavuşacakken karanlığa gömülmektir.
Kanadı olduğu halde bitkin ve çaresiz kalakalmaktır ümitsizlik.
**
Birinin vicdanını kin ve nefret ateşiyle yaktıysan; önce kendi kalbindeki ateşi pişmanlık suyuyla söndür.
Çünkü sen ateşinle onu yakmışken ateş ateşi nasıl söndürsün?!
Sonra bir özür dile! Ta ki, senin pınarından onun denizine akacak bir kanal açılsın.
Böylece ikinizin ateşi daha çok büyümeden sönmüş olsun.
**
Hala Firavunlar, Ebu Leheb’ler, Ebu Cehiller dünyada fitne, fesad ve bozgunculuk yapmaya devam ediyorlar.
Buna karşın yeryüzünü mamur kılmak, yaşanılacak hale getirmek için canını feda eden, Allah’ın erleri olan muhabbet fedaileri de var olmaya devam edecektir.
Sonsuz bir mücadele dünya var olduğundan beri başladı ve kıyamete kadar devam edecektir. Bu Hakk ve batıl mücadelesidir.
Evet, Nemrutlar varsa karşısında Hakkı haykıran, putları kıran bir İbrahimî ruh dikiliverir bir gün.
Firavunlar hala Musa’nın peşinde ise, elbet denizde boğulup helak olmaları yakındır. Eli kuruyası Ebu Lehebler kararttıysa dünyayı, Muhammedî sallallahu aleyhi ve sellem nur onu da silip süpürecektir elbet.
Yusuf aleyhisselam hala “…her türlü musibetlere, tehditlere ve dünyanın süsüne rağmen iffetinizi koruyun,” diyor.
Musa aleyhisselam hala “Firavunlara karşı korkusuzca Hakkı haykırın,” diyor.
İlahi şefkatin tecessüm etmiş hali olan Rahmeten lil alemin Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem hala tüm ümmetine; “Okçular tepesini bırakmayın!” diye sesleniyor…
Okçular tepesini bırakmayın! Ne pahasına olursa olsun dünyanın aldatıcı süsü size güzel gelse de, savaş kazanılmış gibi gözükse de orayı canınız pahasına koruyun…
Okçular tepesini bırakmayın! Hakk batıla galip gelecektir. Aydınlık karanlığa galip geldiği gibi…
Güneş doğduğunda karanlık gece nasıl eriyorsa işte öyle… Buna iman ettik. Çünkü Rabbimizden işittik ki:
“Kâfirler hoş görmese de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff: 8)
Allah’ım, bize hakkı hak olarak göster, ona tabi kıl.
Bâtılı da bâtıl olarak göster ve ondan uzaklaştır.
Âmin.
***
Birbirimizle öyle çok uğraştık ki; hakikatin cemaline bakacak mecalimiz kalmadı.
Düşman saldırınca da gözlerimizde fer, ayaklarımızda da derman kalmamıştı.
***
Önündeki iş öğrendiklerinin yanında en kolayı olsa bile, merak olmadıkça öğrenemezsin!
Bir işi severek yapmadıkça ne kadar basit olursa olsun başarısız olursun!
Gönülsüz yapılan işte ne hayır olur ne de bereket.
Karşılaştığın engel aştığın engellerin yanında en hafifi olsa bile, merak ve azim olmadıkça geçemezsin!