Tarih Felsefesi ve Sosyolojinin Temellerini Atan İbn Haldun
Dünya tarihine yön vermiş Müslüman bilim insanlarından biri de İbn Haldun’dur. Ancak o tabiat bilimleri sahasındaki keşifleriyle değil, beşeri-sosyal bilimler sahasında fikirleriyle yeni bir çığır açmıştır.
Bugün bilimsel tarih, tarih felsefesi, sosyoloji gibi bilimlerden söz edildiği zaman batılı düşünürler akla gelir. Halbuki tarihi bir bilim dalı olarak ele alan ve tarihi olaylara, sosyal olay ve olgulara ilmi bir nazar ile bakan ilk bilgin, sosyal bilimlerin kurucusu İbn Haldun’dur.
İbn Haldun 1332 yılında Tunus’da doğdu. Kur’an, Fıkıh, Matematik, Mantık ve Kelam eğitimlerini tamamlayan İbn Haldun’un ömrünün büyük bir kısmı idari ve siyasi görevlerde geçti.
Tunus, Cezayir, Fas, Endülüs arasında dolaşan İbn Haldun, insanların gelenek ve göreneklerini, yaşayış biçimlerini ve toplum düzenlerini incelemiş, toplumlar arasındaki farklılıklara açıklama getirmeye çalıştı. Böylece ilk kez sosyal bilimler ve tarih felsefesine gözlemci ve analizci bir açıdan yaklaştı.
İbn Haldun’un arkasında bıraktığı en değerli eseri olan Mukaddime, el-İber adlı dünya tarihine dair eserinin giriş kısmıdır. Mukaddime’si yazmış olduğu bütün eserlerden daha çok ilgi görmüş ve ayrı bir kitap olarak basılmıştır.
İbn Haldun Mukaddime’sinde tarih ilminin önemine temas ederken ayrıca tarih yazımında takip edilen usullerin araştırılması gereğine, tarihçilerin düştükleri hatalara, sahip oldukları asılsız kanaatlere ve bunların sebeplerine de dikkat çekmiştir. Eserinde tarih ilminin kapsamlı bir tarifini yapan İbn Haldun, böylece kendi tarih anlayışını ortaya koymuştur.
İbn Haldun’dan önce tarihçilik sadece olayları zapt ve tespit etmekten ibaret sayılıyordu. Bu sebeple tarih bir bilim dalı olmaktan çok, edebi bir tür addediliyordu. İbn Haldun bu telakkiyi yıkmış, tarihi bir ilim ve hikmet kaynağı olarak görmüştür. Tarihin amacını da, “olaylar üzerinde düşünmek, araştırmak ve hadiselerin sebeplerini bulup ortaya koymak” şeklinde açıklamıştır. İbn-i Haldun’a göre “Tarihin hakikati dünyadaki ümranı teşkil eden insan cemiyetinden haber vermektir”
İbn Haldun dünyada olup biten tarihi hadiseleri değerlendirirken sık sık, “Allah’ın hikmetli planı”ndan bahseder. Bunun yanında hadiselerin görünürdeki sebeplerine bakmakla yetinmez, altta yatan sebepleri araştırmaya ve sebep sonuç ilişkileri ile açıklamaya çalışır.
İbn Haldun adına “beşeri ümran ilmi” dediği yeni ve özgün bir ilim dalı kurduğunu açıklarken, kendisinden önce bu alanda hiç kimsenin çalışma yapmadığını ve bu ilmi kurarken kimseden faydalanmadığını belirtir. İbn Haldun ayrıca bu ilimde izlediği yöntem hakkında da açık bilgiler verir.
1406 yılına kadar Mısır’da kadılık görevi yapan ve bu tarihte vefat eden İbn Haldun, beşeri bilimlerde bir çığır açan bilginimizdir.