Sen Olmasaydın Âlemi Yaratmazdım

  • 05 Ekim 2022
  • 954 kez görüntülendi.
Sen Olmasaydın Âlemi Yaratmazdım
REKLAM ALANI

HASBIHAL / Şerafettin Karaduman

Allah azze ve celle Rasûlullah aleyhisselatu vesselama olan muhabbetini sevgisini ne güzel ifade etmiş; “Levlake levlake lema galaktul eflak.” “Sen olmasaydın, alemi yaratmazdım” buyurmak suretiyle…

Sevilmek…

REKLAM ALANI

Bu sevginin önemini Âdem aleyhisselam’ın affedilmesinde çok bariz görmekteyiz. Âdem aleyhisselâm ile Havvâ vâlidemiz:

“…Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımaz-san, mutlakâ ziyân edenlerden oluruz.” (el-A’râf, 23) diye hatalarını itiraf ile bir müddet tevbe ve istiğfâra devam ettiler. Fakat affedildikleri müjdesini alamıyorlardı. Nihâyet:

“- Yâ Rabbî! Muhammed hakkı için Sen’den beni bağışlamanı istiyorum.» de-di. Allah-u Zülcelâl:

“Ey Âdem! Kendisini daha yaratmamışken, sen Muhammed’i nereden öğrendin?” diye sordu. Hz. Âdem aleyhisselam:

“Ya Rabbi! Sen beni yaratıp ruhundan bana üflediğinde, başımı yukarıya kaldırdım. Arşın sütunlarında “La ilahe illellah, Muhammed’ur Resulullah” yazılı olduğunu gördüm ve bundan anladım ki, ismini kendi isminin yanında yazdığın kimse yarattıkların arasında sana en sevgili olandır.’ Bunun üzerine Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu:

“Ey Âdem, doğru söyledin; hiç şüphesiz Yarattıklarımdan bana en sevimli olan Odur. Onun hakkı için istediğinden ötürü seni bağışladım. Bilesin ki, eğer o olmasaydı, seni yaratmazdım.” (Hâkim, Mustedrek, II/615; Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensûr, 1/116)

Atamız Âdem aleyhisselamın tevbesinin kabul edilmesi nasıl ki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme tevessül ile mümkün olduysa bizim de Mürşid-i Kamil yanında tevbe etmemiz de aynı şekildedir.

Mürşide olan sevgimiz de yine Rasûlullah aleyhisselatu vesselamın izinde ve O’nun “İSTİKAMET”inde olabilmek gayesiyledir.    

Kiminle beraber olduğumuzun şuurunu taşımak… Çok önemli bir uyarı!..

“Kimi seviyorsan onunla haşr olacaksın.” O halde amaç, son nefeste bu alemden ayrılırken ömrümüzü “MAKSUT” gayesinde tamamlamak lazımdır.

Bir Rüya Gibi…

Bu dünya hayatı rüya gibi gelip geçecektir.

Enes b. Mâlik radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Cehennemliklerden olup, dünyada pek müreffeh hayat yaşayan bir kişi kıyamet gününde getirilip cehenneme bir kere daldırılır. Sonra:

– Ey âdemoğlu! Sen hayırlı bir gün gördün mü? Herhangi bir nimete nail oldun mu? denilir. O kişi:

– Hayır, vallahi Rabbim! Öyle bir şey görmedim, der. Cennetliklerden olup, dünyada insanların en yoksul olanı getirilir, cennete bir kere daldırılır. Ona da:

– Ey âdemoğlu! Sen herhangi bir yoksulluk ve sıkıntı gördün mü? Hiç zorluk ve darlık çektin mi? denilir. O kişi de:

– Hayır, vallahi Rabbim! Hiçbir yoksulluk ve sıkıntı görmedim, zorluk ve darlık çekmedim, der. (Müslim; 2807)

Öyleyse bu fani dünya hayatında ebedi hayatı gaye edinmek ve Allah’ın rızası için gayret halinde olmak lazım.

“İlahi ente maksudi ve rızake matlubi”

“İlahi maksudum Sensin, talebim de Senin Rızandır.”

O zaman soralım kendimize kıyamet için ne hazırladık? Hayırlı mal mı? Eser mi? Evlat mı?

Kur’an şaka yapmıyor, onun için keşkeler kurtarıcımız olmayacak.

Emr-i Maruf Yapmalıyız

Ayet-i kerimede şöyle buyurulur:

“Onlar, öyle kimselerdir ki, kendilerine yeryüzünde iktidar verdiğimiz takdirde, namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar.” (Hac, 41)

Allah’ın emrettiklerini yaşamalı ve yaşanmasını teşvik etmeli, nehy ettiklerinden de kaçınmalı ve sakındırmalı.

İnsan dünyaya bir defa gelir. Kendisine verilen yaşama fırsatını iyi veya kötü bir şekilde kullanır, sonra da bu aleme veda edip gider.

Bizler bu dünya hayatımızda; Allah Resulü aleyhisselatu vesselamı tanırsak, yarın mahşerde O -a.s.v.- da bizi tanır. Akıllı insan bu dünyadan ziyade ahirete rağbet eden, nefsine hakim olan ve ölüm sonrası için çalışandır.

Allah azze ve celle Rasûlullah aleyhisselatu vesselama olan muhabbetini sevgisini ne güzel ifade etmiş; “Levlake levlake lema galaktul eflak.” “Sen olmasaydın, alemi yaratmazdım” buyurmak suretiyle…

Sevilmek…

Bu sevginin önemini Âdem aleyhisselam’ın affedilmesinde çok bariz görmekteyiz. Âdem aleyhisselâm ile Havvâ vâlidemiz:

“…Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımaz-san, mutlakâ ziyân edenlerden oluruz.” (el-A’râf, 23) diye hatalarını itiraf ile bir müddet tevbe ve istiğfâra devam ettiler. Fakat affedildikleri müjdesini alamıyorlardı. Nihâyet:

“- Yâ Rabbî! Muhammed hakkı için Sen’den beni bağışlamanı istiyorum.» de-di. Allah-u Zülcelâl:

“Ey Âdem! Kendisini daha yaratmamışken, sen Muhammed’i nereden öğrendin?” diye sordu. Hz. Âdem aleyhisselam:

“Ya Rabbi! Sen beni yaratıp ruhundan bana üflediğinde, başımı yukarıya kaldırdım. Arşın sütunlarında “La ilahe illellah, Muhammed’ur Resulullah” yazılı olduğunu gördüm ve bundan anladım ki, ismini kendi isminin yanında yazdığın kimse yarattıkların arasında sana en sevgili olandır.’ Bunun üzerine Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu:

“Ey Âdem, doğru söyledin; hiç şüphesiz Yarattıklarımdan bana en sevimli olan Odur. Onun hakkı için istediğinden ötürü seni bağışladım. Bilesin ki, eğer o olmasaydı, seni yaratmazdım.” (Hâkim, Mustedrek, II/615; Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensûr, 1/116)

Atamız Âdem aleyhisselamın tevbesinin kabul edilmesi nasıl ki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme tevessül ile mümkün olduysa bizim de Mürşid-i Kamil yanında tevbe etmemiz de aynı şekildedir.

Mürşide olan sevgimiz de yine Rasûlullah aleyhisselatu vesselamın izinde ve O’nun “İSTİKAMET”inde olabilmek gayesiyledir.    

Kiminle beraber olduğumuzun şuurunu taşımak… Çok önemli bir uyarı!..

“Kimi seviyorsan onunla haşr olacaksın.” O halde amaç, son nefeste bu alemden ayrılırken ömrümüzü “MAKSUT” gayesinde tamamlamak lazımdır.

Bir Rüya Gibi…

Bu dünya hayatı rüya gibi gelip geçecektir.

Enes b. Mâlik radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Cehennemliklerden olup, dünyada pek müreffeh hayat yaşayan bir kişi kıyamet gününde getirilip cehenneme bir kere daldırılır. Sonra:

– Ey âdemoğlu! Sen hayırlı bir gün gördün mü? Herhangi bir nimete nail oldun mu? denilir. O kişi:

– Hayır, vallahi Rabbim! Öyle bir şey görmedim, der. Cennetliklerden olup, dünyada insanların en yoksul olanı getirilir, cennete bir kere daldırılır. Ona da:

– Ey âdemoğlu! Sen herhangi bir yoksulluk ve sıkıntı gördün mü? Hiç zorluk ve darlık çektin mi? denilir. O kişi de:

– Hayır, vallahi Rabbim! Hiçbir yoksulluk ve sıkıntı görmedim, zorluk ve darlık çekmedim, der. (Müslim; 2807)

Öyleyse bu fani dünya hayatında ebedi hayatı gaye edinmek ve Allah’ın rızası için gayret halinde olmak lazım.

“İlahi ente maksudi ve rızake matlubi”

“İlahi maksudum Sensin, talebim de Senin Rızandır.”

O zaman soralım kendimize kıyamet için ne hazırladık? Hayırlı mal mı? Eser mi? Evlat mı?

Kur’an şaka yapmıyor, onun için keşkeler kurtarıcımız olmayacak.

Emr-i Maruf Yapmalıyız

Ayet-i kerimede şöyle buyurulur:

“Onlar, öyle kimselerdir ki, kendilerine yeryüzünde iktidar verdiğimiz takdirde, namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar.” (Hac, 41)

Allah’ın emrettiklerini yaşamalı ve yaşanmasını teşvik etmeli, nehy ettiklerinden de kaçınmalı ve sakındırmalı.

İnsan dünyaya bir defa gelir. Kendisine verilen yaşama fırsatını iyi veya kötü bir şekilde kullanır, sonra da bu aleme veda edip gider.

Bizler bu dünya hayatımızda; Allah Resulü aleyhisselatu vesselamı tanırsak, yarın mahşerde O -a.s.v.- da bizi tanır. Akıllı insan bu dünyadan ziyade ahirete rağbet eden, nefsine hakim olan ve ölüm sonrası için çalışandır.

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ