NAKŞİ YOLUNDA HİZMET
Karşılık beklemeden yardımcı olmak anlamındaki hizmetin tasavvuf kültürü içinde önemli bir yeri vardır. Horasan tasavvufunun fütüvvet neş’esini benimseyen Nakşbendîlik’te de hizmet konusu tasavvufî eğitimin usûllerinden biri olarak önem arzetmektedir. Kaynaklarda dört tür hizmete rastlanır:
1. Sûfîlerin halka hizmeti,
2. Hayvanlara hizmeti,
3. Mürîdlerin mürşidlerine hizmeti,
4. Şeyhin mürîdlerine hizmeti..
Halka hizmet
Bahâeddîn Nakşibend kuddise sirruhu hazretlerinin mürîdlik döneminde bir süre yollarda halka zarar verecek şeyleri temizlemekle meşgul olduğu bilinmektedir. Kasr-ı Ârifân köyünde mescid bina edilirken harç olarak kullanılan çamuru başı üzerinde mescidin damına kadar çıkarırdı. Deşt-i Kıpçak’tan bir ordu gelip Buhara’yı kuşattığı zaman halk hisara girmiş, kalabalık sebebiyle bazı evlerin üstü tuvalet olarak kullanılmıştı. Bahâeddîn Nakşibend hazretleri de sohbetine iştirâk eden iki gence gidip evlerin üstünü temizlemelerini söyledikten sonra kendisinin bir zamanlar Buhara’daki tüm medreselerin tuvaletlerini temizlediğini ifade etmişti.
Hoca Ubeydullah Ahrâr hazretleri Semerkand’daki Mevlânâ Kutbeddîn Sadr Medresesi’nde bulunduğu sırada tifo hastalığına yakalanıp, baygın yatan ve altını kirleten birkaç hastanın bakımını üstlenmiş, kendisi de hastalanmasına rağmen onların elbiselerini yıkamaya devam etmişti. Herat’ta bulunduğu sırada hamama gelenlere hizmet eder, ücret vermesinler diye kaçıp giderdi. Türkistan bölgesinde kıtlık baş gösterip halk Taşkent’e geldiği zaman Ubeydullah Ahrâr mürîdlerinden Muhammed Kādî’yı insanları doyurmakla görevlendirmişti. Muhammed Kādî her gün yedi koyun kesip, 700 ekmek pişirir ve köylerden gelen birçok kavun ile birlikte bu yiyecekleri fakirlere dağıtırdı. Hoca Ahrâr kuddise sirruhu Hazretleri ona şöyle demişti; “Şeyhlerimiz, istikbâlinden ümitvâr oldukları kişileri hizmet ile meşgul ederlerdi.”
Hayvanlara hizmet
Bahâeddîn Nakşibend hazretleri mürîdlik döneminde şeyhinin tavsiyesi ile bir süre hayvanlara hizmet etmiş, onların bakımı, tımarı, hastalarının tedâvisi gibi görevleri üstlenmişti. Yollardaki köpeklere de bu şekilde yardımcı olurdu. Hayvanların da Allah’ın mahlûku olduğu düşüncesini hatırdan çıkartmayarak, bu hizmetleri îfâ ederdi. Bir dostu evine misâfir olunca ona her türlü hizmeti yaptığı gibi, binek hayvanına da gereken alâkayı gösterirdi. Bu konuda Ali Râmîtenî kuddise sirruhunun, “Dostumun gelmesine vasıta olan bu hayvandır” diyerek dostundan önce binek hayvanının bakımı ve gıdasıyla meşgul olduğu söylenir. Ahmed Kâsânî kuddise sirruh da mürîdlerine tavsiyelerde bulunurken, hizmette insanlar arasında ayrım gözetmedikleri gibi, insan ile hayvan arasında da ayrım yapmamalarını söylemiştir.
Mürîdlerin mürşidlerine hizmeti
Bazı sûfîler, nefsi heder etmek ve manevi menfaat açısından meşâyıha hizmeti, nâfile ibâdetten üstün görüyorlardı. Abdülhâlik Gucdevânî kuddise sirruhu mürîdine tavsiyelerind,: “Meşâyıha bedenen hizmet et!” demiştir. Bahâeddîn Nakşbend de şeyhi Emîr Külâl’in tekkesindeki fırına sırtıyla odun taşımıştır. Bazı mürîdlerin tekkeye koyun ve kaz gibi hayvanlar hediye ederek hem şeyhe, hem de tekkeye gelen diğer insanlara maddî destek sağladıkları bilinmektedir. Ancak Bahâeddîn Nakşbend ve halifeleri başkalarından hizmet görmekten çekinirlerdi. Çünkü insan, iyilik gördüğü kişiye karşı ilgi ve muhabbet duyar. Oysa gönlünü ve sevgisini Allah’a yönelten kişinin bu yönelişini bozmaması gerekir. Reşahât müellifi Fahreddîn Ali b. Hüseyin Safî abdest almak isteyince kızkardeşinin oğlu ibriği su ile doldurup hazırlamak istemiş, ancak Safî, “Hâcegân yolu hizmet etmektir, hizmet edilmek değil” diyerek buna müsaade etmemişti.
Ayrıca şeyhe hizmette edebe riâyet ve samîmiyet hizmetin kendisinden daha önemli görülmekteydi. Rivâyete göre Muhammed Bahâeddîn Nakşbend Hazretleri, iki mürîdini odun toplamaya göndermiş ve taşımaları için iki merkep vermişti. Bunlardan biri Hoca Nakşibend’in kendi merkebi idi. Mürîdler odunu yükleyip getirirlerken Hoca hazretlerinin merkebindeki odunlar yere düştü. Mürîdlerden biri bu duruma kızıp avamın geleneğine uyarak hayvanın sahibine sövdü. Sonra bu duruma pişman oldu. Hoca Nakşibend kuddise sirruhu, yolda mürîdlerini karşıladı ve “Öfkeyle ve uygunsuz söz söyleyerek getirilen odunları yakmak doğru değildir” diyerek merkebindeki odunların atılmasını emretti.
Şeyhin mürîdlerine hizmeti
Hoca Bahâeddîn Nakşbend kuddise sirruhu, evine bir ziyâretçi ya da misâfir gelince ona her türlü hizmet ve ikrâmı yapardı. Bir defasında hastalanmıştı. Buhara’daki mürîdleri ziyâretine geldiler. Hasta hâline rağmen onları güler yüzle karşıladı, birkaç mürîdiyle gidip koyun getirdiler. Koyunlardan biri Hoca Nakşibend hazretlerinin omuzunda idi. Onların pişirilmesi ve mürîdlere ikrâmı işinde bizzat kendisi de bulundu.
Ubeydullah Ahrâr da yağmurlu bir günde mürîdleri ıslanmasın diye içinde bulunduğu çadırdan bir şeyleri bahâne ederek çıkmış, mürîdlerini çadıra sokup o bölgeden uzaklaşmıştı. Aynı şeyi sıcak bir günde de yapmış, sahrada mürîdleri güneş altında kalmasın diye onları gölgeliğe sokup, kendisi güneş altında terlemişti.
“Yakınlık hizmet nisbetinde olacaktır!”
Samimiyetle yapılan hizmetin insana uzun süre ibâdet ile elde ettiğinden daha fazla mânevî mertebeler kazandıracağı kabul edilmektedir. Ubeydullah Ahrâr hazretleri bu konuda şöyle der: “Zamanın gereği ne ise onunla meşgul olmak gerekir. Zikir ve murâkabe, bir müslümanı rahatlatacak olan hizmet bulunmadığı zaman yapılır. Bir insanın gönlünü kazanmaya vesîle olacak olan hizmet, zikir ve murakabeden daha önde gelir. Bazıları nâfile ibâdetle meşgul olmak hizmetten daha önemlidir zannederler. Hizmetin semeresi gönüllerde muhabbet ve huzurdur. “Kalpler, kendisine iyilik eden kişiye sevgi duyan bir yapıda yaratılmıştır” sözü bunu açıklamaktadır. Nâfilelerin neticeleri(nde elde edilenler kalb huzurunu elde etmek açısından), mü’minlerin sevgisinin neticeleriyle aslâ bir olamaz… Ben bu yolu sûfîlerin kitaplarından öğrenmedim, halka hizmetle elde ettim.”
Ahmed Kâsânî Hazretleri de hizmetin önemini ve faydasını şöyle ifâde etmiştir: “Dünya hizmet yeridir, âhiret ise kurbet yani Allah’a yakınlık yeri. Kurbet, hizmet nisbetinde olacaktır.”
Bazı şeyhlerin mürîdlerini zor ve nefse ağır gelecek hizmetlerle görevlendirmesi, onların kibir, gurur ve kendini beğenme (ucb) gibi kötü huylardan arınmasını sağlamak için bir tasavvufî eğitim metodu olarak kullanılmış olmalıdır. Hâcegân yolundaki bu hizmet anlayışı, bu yolun mensuplarını aktif ve aksiyoner bir tasavvuf anlayışına sevk etmiştir.