Kabri Cennet Bahçesi Yapmak İçin…
İRFAN SOHBETİ
Kabri Cennet Bahçesi Yapmak İçin…
Seyda Feyzullah Konyevi -KS-
Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetine ahiret için vermiş olduğu reçetelerden bir tanesi de kabir azabı ile ilgili olan uyarısı ve duasıdır. Hz. Aişe radıyallahu anha Validemiz anlatıyor:
Yahudi bir kadın kendisinden dilenmek için gelmiş ve kabir azabından bahsettikten sonra “Allah seni kabir azabından korusun.” Diye dua ederek gitmişti.
Hz.Aişe validemiz o zamana kadar Resul-i Ekrem’den kabir azabı ile ilgili bir şey işitmemişti. Bu onun dikkatini çekiyor. Nihayet Hz. Aişe radıyallahu anha Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e soruyor:
“Ya Rasûlallah, (Yahudi bir kadın geldi, böyle bir duada bulundu.) Kabir azabı var mıdır, insanlara kabirlerinde azap olunur mu?”
Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem “Evet, kabir azabı vardır.” buyuruyor.
Ardından Hz. Aişe şöyle demiştir:
“Bundan sonra Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem’in, sonunda kabir azabından Allah’a sığınmadığı hiçbir namazını görmedim (Her namazdan sonra kabir azabından Allah’a sığınırdı)”. (Buhâri, Cenâiz 89; Müslim, Mesâcid, 123; Nesâî, Cenâiz 115)
Bu hadis-i şeriflerden anlıyoruz ki bizim Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ümmetini kabir azabı ile uyardığı gibi aynı şekilde önceki Peygamberler de kendi ümmetlerini bu konuda uyarmış; böyle bir tehlikenin onların karşılarına çıkabileceğini haber vermiş.
İşte Rasûl-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de bizi böyle bir tehlikeye karşı uyarıyor ve Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem namazlardan sonra her zaman dua ederek bize örnek oluyor.
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anhdan rivayet edilen bir hadis-i şerifte:
“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua etmemizi tembih ediyor:
“Biriniz namazda tahiyyâtı bitirdiği zaman, dört şeyden Allah’a sığınarak şöyle desin:
‘Allâhümme innî eûzü bike min azâbi cehennem ve min azâbi’l-kabr ve min fitneti’l-mahyâ ve’l-memât ve min şerri fitneti’l-mesîhi’d-deccâl’
‘Allah’ım, cehennem azâbından ve kabir azâbından, hayat ve ölüm fitnesinden, deccâlin fitnesine uğramaktan sana sığınırım.’ ” (Müslim, Mesâcid 128-134;)
Allah Azze ve Celle aslında “Hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım ya Rabbi ve Mesih Deccal’in fitnesine uğramaktan sana sığınırım ya Rabbi,” diye duada bulunalım diye Peygamberi vasıtasıyla ümmetine öğretiyor. Bunlardan korunmaya çalışalım, diye.
Berzah Alemi
İnsanoğlunun ölümünden tekrar dirilişine kadar geçen zamana Berzah alemi deniyor. Nasıl ki bu dünya bir alemdir, “Dünya alemi,” diyoruz diğer aleme de “Ahiret alemi,” diyoruz Berzah alemi de başka bir alem. Yani bu ikisinin arasında bir alem vardır ki o da Berzah alemidir. Dünya hayatı ile ahiret hayatı arasındaki bir alem.
Berzah aleminde de insan hissetmektedir. İnsanoğlu öldükten sonra kıyamete kadar geçen süre zarfında yine ya nimetlerle nimetlenir ya da azapla azap olur.
Bu süre bazıları için uzun bir süre olabilir, bazıları için ise kısa bir süre olabilir. Hz. Âdem aleyhisselam zamanında ölenler ile şu anda ölenler kıyamete aynı yakınlıkta değiller. O zamandan şimdiye kadar nimet içinde olanlar var, azap içinde olanlar var. Şu anda veyahut da kıyamete çok daha yakın bir zamanda ölecek olan insanlardan da nimete mazhar olacak olanlar da vardır, azaba müstehak olacak olanlar da vardır, neuzubillah. Peki bu süre nasıl dengeleniyor? Bu kişilerin ameline göre nasıl onun nimeti veya azabı tamamlanıyor?
Allah’ın takdirinde bu tamamlanacak. Kıyamet günündeki nimeti ve azabı o ayrı bir şey, biz kabirdekinden bahsediyoruz. Şunu unutmayalım zaman herkese farklıdır. Zaman bu dünyaya göre farklı olduğu gibi uzayda farklıdır, Allah Azze ve Cellenin yanında farklıdır.
Şu anki bizim ölçülerimize göre bizim için bin yıl Allah’ın yanındaki bir gün gibidir. Ayeti kerimelerde geçiyor;
“Allah katındaki bir gün sizin bin yıllık olarak saydığınız zamandır,” (Hac, 47) buyuruyor.
Allah Azze ve Celle istediği yerde istediği zamanı ayarlayıp kurar. Kişiden kişiye de zaman kavramı değişir. Hasta olan bir kişi sağlıklı olan bir kişi gibi değildir. Uçağını, otobüsünü, trenini bekleyen bir kişi ile normal yerinde oturan, işi gücü olmayan bir kişi için zaman aynı şekilde geçmiyor, değil mi? Kendi his aleminde acı çeken bir insan ile keyifli bir insan arasındaki zaman kavrayışı farklıdır.
Öyleyse ölen bir insan kıyamete bir dakika kala bile ölse o kişinin hak ettiği ikramları görmesi için Allah Azze ve Celle o bir dakikayı bin yıl kadar, on bin yıl kadar uzatabilir. O kişi o nimeti hissederken bin yıl, on bin yıl o nimetin içerisinde yüzüyor gibi hissedebilir. O azaba müstehak bir kişi ise yine aynı şekilde ta Âdem aleyhisselam’dan şimdiye kadar geçen süre kadar sanki azabın içindeymiş gibi hissedebilir. Bu Allah’ın yanında hiç zor bir şey değildir.
Allah Azze ve Celle dilerse bin yılı bir saniyeye sığdırır, dilerse bir saniyeyi bin yıl kadar uzatır. Her şey onun elindedir. Mekanları dürdüğü gibi zamanı da dürer. Buna göre demek ki bir kabir hayatı vardır.
İnsan bu dünyada eğer iyi ameller işlemişse kişiyi müjde veren melekler karşılayacaktır, İnşallah. Allah Azze ve Celle hepimize nasip etsin. Kabri cennet bahçelerinden bir bahçe olur. Ama neuzubillah kötü ameller işlemişse o zaman da azap verecek mahlukatlar ona eşlik edecek. Yılanlar, akrepler gibi mahlukatlar onu karşılayacak. Onun kabri de cehennem çukurlarından bir çukur olur neuzubillah. Allah hepimizi kabir azabından muhafaza etsin.
Haramlardan Yılan Gibi Sakınalım
Bir zat anlatıyor:
Biz İbn-i Abbas radıyallahu anhın yanında oturuyorduk. Bir cemaat geldi ve şöyle konuştular:
– Hacca gidiyorduk ve içimizden birisi hastalandı, sonra da vefat etti. Biz de onu defnetmek için kabir kazmaya başladık. Kazdığımız her kabrin içinden siyah bir yılan çıkıyordu. Yılan çıktığı için oraya defnetmiyor başka bir yer kazıyorduk. Yine yılan çıktığı için nihayet artık vazgeçtik.
İbn-i Abbas radıyallahu anh buyuruyor ki:
“- Gidin ve kazdığınız yeni bir yere defnedin,” buyuruyor. “Oradan yine yılan çıkarsa da yine oraya defnedin. Size görünen o siyah yılan aslında bir yılan değildir, bir ruhanidir. Yılan suretinde size görünerek o adamın kötü ameli sebebiyle mezarda böyle karşılanacağını Allah-u Zülcelâl size göstermek istemiş,” diyor.
Şunu iyi bilin ki günahlardan kaçmayan, haramı helali gözetmeyen kabirlerinde bu şekilde karşılanacak. Kabirde böyle karşılanmak istemiyorsanız haram ile helali titizlikle seçin. Haramdan yılandan kaçar gibi kaçın.
Haramla karşılaşınca mezardaki siyah yılanı hatırınıza getirin ve nefsinize deyin ki:
“Ey nefis o siyah yılanla kucaklaşmaya razı mısın? Razı değilsen bu harama el uzatma. Eğer bir yılanla sarmaş dolaş olmak istemiyorsan bu günahtan uzaklaş ve helal ile iktifa et. Çünkü helal olan zaten sana yeter de artar bile. O kadar helaller var ki harama bulaşmaya değmez.”
Allah Azze ve Celle hepimizi kabir azabından muhafaza etsin.
Kabrimizi Nurlandırmak İçin
Kabir azabından muhafaza olmak için özellikle şu dört şeyi yapıp dört şeyden de uzak kalmak lazım:
1- Kazaya bırakmadan sürekli beş vakit namazı kılmak gerek. Zaten namazını kılan bir kimse hakkıyla yerine getirirse namazı onu başka kötülüklerden de muhafaza eder. Yerine getiremeyen de getirmeye çalışırsa tamamen terk etmemişse ki terk etmemelidir. İnşallah zamanla hakkıyla yerine getirmek nasip olur. Allah Azze ve Celle buyuruyor ki:
“Namaz fahşadan ve münkerden alıkoyar,” (Ankebut, 45)
Namaz insanı fuhşiyattan münkerattan, yani kötülüklerden alıkoyar. Namazını sürekli kılmalı.
2- Kur’an-ı Kerim okumalı.
3- Allah’ı her gün zikretmelidir.
4- Ve imkân dahilinde sadaka vermeli. Bunlar insanı kabir azabından muhafaza edecek şeylerdendir.
Sadece bunlar değildir, bunlar bir kısmıdır. Bir de kaçınılması gereken dört şey zikrediyorlar alimler:
1- Yalancılıktan kaçınması lazım. Bir mümin asla yalan konuşmamalı, yalan konuşanlarla oturup kalkmamalı.
2- Emanete hıyanet etmemeli. Bir insan emanete hıyanet ediyorsa ister zahiri emanet olsun ister manevi ihanet olsun o münafıklığın alametidir. Yalan da münafıklığın alametidir. Yalancı insanlarla da oturulup kalkılmaz. Öyle vasıflara sahip olanlardan da uzak kalmalıdır.
3- Koğuculuk ve dedikoduculuk yapmaktan uzak kalmalı.
4- Üzerine küçük abdestini bulaştırmamalı.
İnsan kabir azabından tamamen korunmak isterse tabii Allah Azze ve Cellenin bütün emir ve nehiylerine riayet etmesi gerekir. Sadece bunlarla yetinmemeli çünkü Allah Azze ve Celle’nin emir ve nehiyleri aslında birbirine bağlı şeylerdir.
Allah Azze ve Celle “Namaz fahşadan ve münkerden alıkoyar,” (Ankebut, 45) buyuruyor. Yani orada bir bağlantı var.
Eğer namaz seni sakındırmıyorsa namazını kontrol etmen lazım. Mutlaka namazını hakkıyla kılan günahı ve kötü hayatı da terk eder. Bu namaz öyle kuvvetli bir yardımcıdır.
Bu kabirlerin içinde nimet görenler de var azap görenler de var. O halde bu kabirlerin sessiz oluşu bizi aldatmamalıdır. İnsanın oraya hazırlık yapması gerekir. Her insan nefsine dönüp şunu sormalı:
“Kabirde nimetlerle mi karşılanmak istiyorsun yoksa azapla mı karşılanmak istiyorsun?”
Hiçbir nefis, hiçbir insan azapla karşılanmak istemez ama bu dünyadaki gafleti o azabı unutturuyor bazen. İşte insan sürekli kendisini muhasebeye çekecek, tefekkür edecek Allah Azze ve Cellenin zikriyle kendisini sürekli tazeleyecek.
Kalbini Allah’ın zikri ile mutmain hale getirecek, toparlayacak, onunla yeni bir soluk alacak. O nefesi, o zikir nefesini aldığı zaman o huzuru bulacaktır. Çünkü o kalp ne kebapla huzur bulur ne onunla ne bu yemekle ne içmekle hiçbir şeyle huzur bulmaz. O bedeni rahatlatıyor sadece ama ruhu rahatlatan, kalbi rahatlatan şey manevidir. Çünkü kalp görülmeyen, duyulmayan şeylerdir. Hisler manevi şeylerdir. Manevi bir şeyi, kalbi, maddi şeylere doyuramazsın, mutmain edemezsin, rahat ettiremezsin.
Evet böylece insan kabrini Cennet bahçelerinden bir bahçeye çevirebilir. İnsan bilecek ki o aleme geçtikten ve o kabre girdikten sonra tekrar dünyaya dönüp sadece bir kere zikretmek için dünya dolusu serveti olsa verirdi. Ama o fırsat bir daha eline geçmiyor. Artık dönüş yok çünkü. Burada Allah Azze ve Celle çok fırsat veriyor. Bir ömür boyunca her an senin için bir fırsat idi.
Tevbe Büyük Fırsat
Allah Azze ve Celle büyük bir kolaylık sağlamış; kullarına tevbe diye bir nimet nasip etmiş. Öyle bir tevbe ki, insan tevbe ettiği zaman hiç günah işlememiş gibi Allah Azze ve Celle hepsini siliyor, affediyor. Hatta o kuluna “Sen daha önce şöyle yapmıştın,” demiyor, hepsini siliyor. Ama biz kullar kendi aramızda elli yıl düşmanlık yapmış birisi kalkıp af dilese, affetsek bile önceki yaptıklarını unutmayız. Allah Azze ve Celle hepsini siliyor. Böyle bir fırsat varken insan kabrini cennet bahçelerinden bir bahçeye dönüştürme fırsatı varken o kabri cehennem çukurlarından bir çukura dönüştürmek hiç layık bir şey değildir.
Salihlerden bir zat anlatıyor: Allah yolundaki bir dostumu vefat ettikten sonra rüyada gördüm. Hâl hatırını sorduktan sonra onun halinin güzelliğinden dolayı “Elhamdülillah,” dedim. Ben elhamdülillah deyince bana dedi ki:
“- Senin bu elhamdülillah deyişini ben dünyaya dönüp sadece bir kere söylemek için bütün dünya benim olsa ve hepsini bunu söylemek karşılığında vermem gerekse veririm ve sadece elhamdülillah diyebilmek için bunu yaparım. Ama artık biz ölüyüz, oraya dönemiyoruz. Burada artık ibadet olmadığı için bizim için fırsat bitti.”
Öbür dünyada ibadet yok, zikir çekmek yok, hesap verme vakti. Zikirler burada çekiliyor, ibadetler burada yapılıyor orada imtihanın neticesi açıklanıyor. İnsanın şunu dikkate alması gerekir; ne zaman öleceğimizi bilmediğimiz bu dünyada neticede varacağımız yer yine toprağın altıdır. Öyleyse pişmanlık duymamamız için bugün burada pişmanlık duymamız lazım. Daha toprağın üstündeyken pişmanlık duyup tevbe etmemiz gerekir.
Yarın toprağın altına girmeden önce orada ağlamamak için bugün burada fırsat varken tefekkür etmemiz lazım, kendimize çeki düzen vermemiz lazım. Herkes dönüp kendisine bakmalı, kimse kendisini bu uyarıların dışına atmamalı.
Yarın iş işten geçtikten sonra sizi kandıranlar size sahip çıkmayacaklar. Nefsinizi kandıran insanlar yarın kıyamet gününde hepsi tek tek kendisiyle uğraşıp sizden uzaklaşacaklar. Onun için şimdi hakikatin farkında olmak lazım.
Ölüm var, kabir var, ahiret, cennet, cehennem var. Bunlar haktır. Bunlarla karşılaşacağız. Dolayısıyla Allah Azze ve Cellenin verdiği aklı kullanan insan bunların hepsinin farkında olarak yaşamalı.
Keyf-u sefa hepsi geçici, kim ne kadar keyf etmişse hepsi gitti, şimdi o keyifleri sürmüyor. Sadece anlık keyif sürebilir. Sadece anlıktır geçen sene bütün dünyanın zevklerini topla şimdi o zevkler yoktur. İşte bu dünya hayatı geçicidir.
Allah Azze ve Celle hepimizi kabir azabından muhafaza etsin. Bizi nefsimize teslim etmesin. Bizi ölmeden önce ölenlerden eylesin. Bizi bu dünyada uyuyanlardan, gaflete girenlerden eylemesin, bizi gafletten uyananlardan eylesin. Hepimize razı olacağı şekilde amel-i salihler nasip eylesin.