İffetsizlik
Hayatlarının en kritik dönemini yaşayan gençler, iffet imtihanını kazanabilmek için müstehcen, özendirici, hayale sevk eden; bakış, konuşma ve dinleme gibi eylemlerden uzak durmalıdırlar.
İnsanlar genellikle düşündüklerini konuşurlar ve konuştuklarını eyleme dönüştürmek isterler. Allah’ın rızasını ve sevgisini kazanmak isteyen bir genç, bu işi baştan sıkı tutmak zorundadır.
Bir kere bu imtihanı kazanırsanız, Rabbimiz sizi beğenecek, razı olacak ve kalbi huzurla sizi ödüllendirecektir. Efendimiz aleyhissalâtu vesselam, “Allah, gayri meşru şehvet peşinde olmayan genci pek beğenir” buyurarak, işte bunu müjdelemektedir.
Yine, gençlerle ilgili hadislerde, “Allah’ın gayri meşru şehvetini terk eden genci, meleklerin bazısı gibi gördüğü” belirtilmektedir. Acaba şehvet konusunun ehemmiyeti nereden kaynaklanmaktadır ki, gayri meşru şehveti bırakmak, Allah’ın sevgisini kazandırmakta ve gençleri melekleştirmektedir?
Bir kere, gayri meşru şehvet peşinde olmak, zaten çirkin bir fiildir. Toplumun temeli olan aile yuvasını yıkmakta, nesilleri birbirine karıştırmaktadır. Ayrıca gençliğin zamanını, sağlığını, parasını, mesaisini, işini, okulunu, gayri meşru şehvet peşinde koşmak mahveder. Hatta bazı insanları intihara kadar götürür.
Duyuyor, okuyoruz; nice gençler var ki, sırf bu meseleden dolayı, kavga ve cinayetlere giriyor, ömrünü hastanede veya hapishanede geçiriyor. Hatta öyleleri var ki, derdinden hastalanıp kısa sürede ölüyor.
İffetsizlik insanı perişan eder!
Çevrenize baksanız, iffetli olamamaktan dolayı, işini veya okulunu yarım bırakan, sağlığını perişan eden, zamanının büyük bir bölümünü heba eden, kendisinin veya babasının servetini batıran, hatta aklını yitiren nice gençler görürsünüz. Altın gibi gençler, pırıl pırıl kabiliyetler, fırtına gibi zekâlar kaybolup gitmekte, perişan olmaktadırlar.
İşte, bunun için ayet ve hadislerde, bilhassa tehlikenin odağında olan gençlerimiz şiddetle ikaz ediliyor, iffetli ve namuslu olmaları övülüp teşvik ediliyor. Şehvetin esiri olunduğunda bütün bir ömrün heba edileceği, oysa bu ömür ve kabiliyetlerin Allah’ı tanıyıp ibadet etmek için verildiği ısrarla belirtiliyor ki, gençler şeytan ve dostlarının iffetsizlik tuzaklarına düşmesin.
İşte, bu imtihanı kazanmak için meşruiyet çizgisinin dışında yer alan her şeyi reddetmek gerekiyor. Nefis ve şeytana kesinlikle taviz vermemek zorundasınız. Çünkü taviz tavizi doğurur. Şeytana elini kaptıran, kolunu zor kurtarır, belki kurtaramaz.
Bu açıdan Peygamberimizin şu uyarısı ne kadar anlamlıdır: “Âdemoğluna zinadan nasibi yazılmıştır. Buna mutlaka erişecektir. Gözlerin zinası bakmaktır, kulakların zinası dinlemek, dilin zinâsı konuşmak, elin zinâsı tutmak, ayağın zinâsı da yürümektir. Kalp ise heves eder, diler. Ferc (üreme uzvu) ise bunu ya uygular veya reddeder.” (Buharî)
Bir ayet mealinde, “Zina yapmayın” yerine, “Zinaya yaklaşmayın” buyrulması, yukarıdaki hadisteki hususları anlatmak içindir. Ayet, yaklaşmanın her türlü yolunu yasaklamaktadır.
Ebu Hureyre radıyallahu anhudan rivayet ettiği, “Şüphesiz ki, dillerle söylenmedikçe veyahut fiilen yapmadıkça Allah ümmetimin kalbinden geçirdikleri şeyleri onlara bağışlamıştır” şeklindeki hadiste, yasak bir fiili düşünmenin affedildiği belirtilmiştir. Ancak bunu alışkanlık hâline getirip zaman israf etmek, hayal kabiliyetini boş yere meşgul etmek doğru değildir. Üstelik düşünce, zamanla gerçeğe dönüşebilir.
Zinaya yaklaşmanın ikinci mertebesi olan “Harama bakmak”, ayet ve hadislerle yasaklanmıştır.
Nur Suresinin 30 ve 31. ayetlerinde, “Müminlere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, namuslarını da korusunlar. Bu, onların temizliği için daha uygundur. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, namuslarını da korusunlar” buyrulmaktadır. Bu ayetler, hem erkeklere hem de kadınlara, kendileri için bakılması caiz olmayan kişilere nazar etmelerini yasaklamaktadır.
Şeytanın zehirli oklarına maruz kalmak
Namahreme bakmanın zararları çoktur. Kişinin zamanını, hafızasını, dikkatini tahrip eder. Bakmamak ise milyonlarca sevap kazandırdığı gibi, Rabbimizin şu kudsî hadiste belirttiği manevi lezzete mazhar eder: “Namahreme bakmak, şeytanın oklarından bir oktur ki, her kim Benden korkarak onu bırakırsa, zevkine bedel ona öyle bir iman veririm ki, onun lezzetini ve tatlılığını kalbinde duyar.”
Yasaklanan bakış, sadece canlı namahremler değildir. Aynı zamanda bunların resimleri ve hareketli görüntüleri de caiz değildir ve insanın yüce duygularını tahrip eder. Bilhassa açık saçık resimler ve filmler, gençleri tahrik ederek, onları sürekli gergin ve huzursuz etmekten başka hiçbir şeye sebep olmazlar.
İletişimde büyük gelişimler sağlayan internet ise olumlu yanlarının yanı sıra, birçok günaha da sebep oluyor. Özellikle burada açık saçık resimlerin sergilendiği siteler, size günah kazandırmakla birlikte, sürekli gergin ve huzursuz olmanıza yol açar. Devamlı cinsel konuları düşünür, dersinize, işinize, başka görevlerinize kendinizi tam veremezsiniz.
Halk arasında cahilce söylenen, “Güzele bakmak sevaptır” sözü, “Harama bakmak” anlamında değildir. Allah’ın yarattığı güzel varlıkları, temaşa edip Allah-u Zülcelal’in yüce isim ve sıfatlarının tecellilerini düşünmek elbette sevaptır. Ancak bu, haram olan bir şey olmamalıdır.
Harama bakmanın yanı sıra, haram fiilleri konuşmak veya dinlemek de caiz değildir ve büyük zararlar getirir. Çünkü konuşmak ve dinlemek, onu gündemde tutar. Oysa haram şeyler hiçbir şekilde dünyamıza girmemelidir ki, ulvî işlerimizi tam bir başarıyla yapabilelim.
Yazık ki, birkaç genç bir araya gelince, eğer ciddî mevzulardan veya ulvî meselelerden bahsetmiyorlarsa, çoğunlukla kız erkek ilişkilerini konuşuyorlar. Hatta bir kısmı işlediği haramı ballandırarak anlatıyor. Oysa ahirette sizi mahcup edecek bir günahı, bırakın övünerek anlatmayı, sürekli gizlemeniz ve tevbe etmeniz gerekir.
Günaha sebep olmayın
Namahreme bakmak kadar onun ilgisini ve dikkatini çekmek de büyük günahtır. “Bir şeye sebep olan o işi yapan gibidir” gerçeğini düşünürsek, kıyafetiyle yabancı erkeklerin dikkatini çeken, açık giyinen genç kızlar ve kadınlar, ahirette taşıyamayacakları ağır bir günahın altına giriyorlar.
Rabbimiz, hanımların açık giyinmesini yasaklamış ve örtünmeyi kesin bir şekilde emretmiştir. Nur Suresinin 31. ayeti ile Ahzab Suresinin 59. ayetinin meali şöyledir:
“Mümin kadınlara söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, namuslarını da korusunlar. Ziynetlerini ise görünmesi zarurî olan kısımlar müstesna, açığa vurmasınlar. Başörtülerini de yakalarının üzerini kapatacak şekilde iyice örtsünler.” (Nur; 31)
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların hür ve iffetli hanımlar olarak tanınmaları ve eziyete uğramamaları için daha uygundur. Allah ise çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”(Ahzâb; 59)
Bu kesin emirlerle birlikte, Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin tavsiyeleri ve uygulamaları göstermektedir ki, kadınların kıyafeti teni belli edecek kadar ince, vücut hatlarını gösterecek derecede dar ve aşırı dikkat çekici olmamalıdır.
Tesettürle birlikte önemli bir nokta da kadınların yaptığı makyajdır. Maalesef kapalı giyinen kimi kadınlar da yüzlerine allık sürerek, aşırı hissedilen parfüm kullanarak ve dudaklarını boyayarak, büyük bir günaha girmektedirler. Kimi dindar hanımlar da başlarını örtmekle birlikte kısa kollu elbise, yırtmaçlı etek, ince ve dar kıyafet giymek suretiyle büyük bir hata yapmaktadırlar.
Oysa başörtüsünü emreden Rabbimiz ve Resulü Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, bu tür hataları da şiddetle yasaklamaktadırlar. Kıyafette çelişkiye düşmek yerine, dinimizin ölçülerini aynen uygulamak gerekir.
Bu konularda nefse uymak, günaha girmek ve başkasını günaha sokmaktan başka ne kazandırır?
İffetsizlikle övünülmez
İffetsizliğin en sonunda varıp dayandığı kısaca, “gayrimeşru cinsel ilişki” olarak tanımlayabileceğimiz zina, dinimizde kesinlikle yasaklanmıştır. Ayrıca zinaya götüren yolların da yasaklandığını anlattık. Çok büyük bir günah olan zinanın dünyevî ve uhrevî cezası şiddetli olduğu gibi, ondan kaçınmanın sevabı da çok fazladır.
Her gün sayısız günahla karşılaşıyorsunuz. Bunlardan kaçındığınız ölçüde dünyadaki mutluluğunuz ve ahiretteki rahatınız artıyor. Bazı gençler, yaptıkları iffetsizlikleri anlatırken, “Hiç affetmem” diyerek çok aşağı ve iğrenç bir ifade kullanıyorlar.
Yazık ki gafil insan, ahirette, güneş bir mil mesafede herkesin tepesinde, insanlar günahı nispetinde ter denizi içinde yüzerken, milyarlarca insanın gözü önünde hesabı görülürken, utancından başını önüne eğmiş vaziyette itiraf edeceği bir günahını, “övünerek” anlatıyorlar.
Oysa bu günahtan şiddetle kaçınmak, eğer bilinçsiz bir şekilde girilmişse tevbe edip istiğfar etmek gerekir. Burada, zinadan kaçınan gençlerin Allah katında nasıl takdir edildiğini anlatmak için birkaç olay aktarmak istiyorum.
İffetsizlikten kaçanı
bulut gölgeliyor
Süleyman b. Yesar adında, iffetiyle tanınan salih bir adam, bir arkadaşıyla hacca gitmek üzere Medine’den yola çıkar. Bir yerde konaklarlar ve arkadaşı pazara bir şeyler almaya gider. Bu sırada yanına gelen çok güzel bir kadın kendisine birlikte olma isteğinde bulunur. Bunun üzerine, iffet ve takva timsali olan Süleyman b. Yesar: “Seni bana şeytan gönderdi” der ve başını öne eğerek ağlamaya başlar.
Kadın bu durumu görünce oradan uzaklaşır. Süleyman, Mekke’ye varıp tavaftan sonra uyuduğunda, Hz. Yusuf aleyhisselamı rüyasında görür ve onun tarafından takdir edilir.
Yine, İmamı Gazalî’nin İhya’sında anlatılan bir olayda, zinaya teşebbüs eden bir kimsenin vazgeçip tevbe etmesi üzerine, bir bulutun başında gölge ettiği belirtilir.
Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselam ise bir yolculuk esnasında geceyi geçirdikleri mağaranın kapısını kapatan büyük bir kaya parçasının açılması için dua eden üç kişiden bahseder. Bunlar kapının açılması için geçmişte yaptıkları iyi bir işin hürmetine dua ederler ve her bir duadan sonra kapı bir miktar açılır. Bunlardan birisi, anne baba hakkına tam dikkat eden kişi, diğeri işçi hakkını gözeten patron, üçüncüsü de zinadan kaçınan bir gençtir ki, yardıma muhtaç olan amcasının kızına, birlikte olmak şartıyla 120 altın verir. Kızın, “Allah’tan kork” demesi üzerine, onu çok sevdiği halde günahtan vazgeçer ve verdiği altınları da geri almaz.
İşte, zamanımızın gençleri olarak, sayısız günahla karşı karşıyasınız. Bunlardan kaçınmanız durumunda, cennette Hz. Yusuf aleyhisselâma komşu olma ihtimaliniz var. Onun kazandığı “Zinadan kaçınma” sevabından sizin de almanız mümkündür.
Birbirinizi kontrol edin
İffetsizlikten korunmak gayesiyle, insanı günaha götüren bütün yollardan kaçınmanız ve manevî donanıma sahip olmamız şarttır. Bunun için kötü arkadaşlardan uzak durmak ve iyi dostlar edinmemiz gerekir. Gençlik döneminde kurulan arkadaşlıklar sizi günaha değil, iyiye ve güzele teşvik etmelidir.
Bildiğiniz gibi lise ve üniversite yılları, arkadaşlığın en tatlı ve samimî olduğu dönemdir. Dikkat ederseniz, öyle gençler vardır ki, birbirlerinden hiç ayrılmazlar. Birlikte ders çalışır, birlikte gezer, birlikte gelip giderler. Hatta aynı sırayı paylaşırlar.
Birbirlerini o kadar severler ki; gücenirler, alınırlar, nazlanırlar, sitem ederler. Bazen küstükleri bile olur. Ama bir bahaneyle hemen barışırlar. Bir cesette iki ruh gibidirler çünkü. Ayrı ayrı yapamazlar.
Eğer böyle bir arkadaşınız varsa birbirinizi iyiye teşvik etmek, kötülükten engellemek ve korumak için sözleşemez misiniz?
Üstelik birkaç kişiden oluşan bir arkadaş grubunuz varsa, hepiniz birbirinize bu konuda yardım edebilirsiniz. Eğer ailenizdeki fertlerle sağlıklı bir iletişim kurmuşsanız, onlar da sizin nasihatçiniz yardımcınız olabilir bu konuda…
Bu zamanda şeytanın taarruzlarına karşı bütün tedbirleri almakla ancak mücadele edebilirsiniz.