İBRET-İ ALEM / Kurtuluşun Anahtarı Salih Amel

  • 10 Ekim 2024
  • 204 kez görüntülendi.
İBRET-İ ALEM / Kurtuluşun Anahtarı Salih Amel
REKLAM ALANI

İBRET-İ ALEM
Kurtuluşun Anahtarı Salih Amel
Ahmed Özkan

يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ
“Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye kapanın, Rabbinize ibadet edin, hayırlı işler yapın ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac; 77)
Salih amel mükellef olan mü’minden her zaman matluptur, merğubtur ve hayatî önem taşır. Âyet ve hadislerde yüce Allah’ın rızası için yapılan salih amele vurgu yapılıyor. Birçok hadis kitabında yer alan hadis-i şeriflerde salih amellerin fazileti ile ilgili çarpıcı ifadeler de mevcuttur.
Aşağıdaki olay salih amelin faziletini açık ve net bir şekilde ifade etmektedir.
Abdullah b Şeddad ve Talha b. Ubeydullah radıyallahu anhuma, ikisi buyurdu:
“Benî Üzre kabilesinden üç kişi Allah Rasülüne gelip müslüman oldular. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:
“Kim bunlara kefil olur, (evine götürür, yedirir içirir)?” Talha radıyallahu anh diyor ki:
“Ben kefil olurum,” dedim. Alıp evime götürdüm. Bir ara Rasûlullah aleyhisselatu vesselam cihad için birilerini bir yere gönderdi. O üç kişiden biri de cihada katıldı ve bu cihadda şehit oldu. Bir müddet sonra yine bir cihad oldu ikincisi de gitti ve o da o cihadda şehit oldu. Üçüncü kişi bir müddet sonra benim evimde yatağında vefat etti.
Bir ara her üçünü rüyamda gördüm ve cennette yanımdalar. Evde yatağında ölen öndeydi, arkasında ikinci şehid, onun arkasında ilk şehit olan vardı. Hayret ettim ve hemen Rasûlullah aleyhisselatu vesselama geldim. Rüyamı anlattım. Buyurdu ki:
“Sen hayret mi ettin? İslam’da Allah’ın indinde daha fazla tesbih, tekbir, tehlil getirip uzun ömür süren kimseden daha üstün kimse yoktur.” İbn-i Mace rivayetinde ise,
“Son ölen diğerlerine göre bir ay fazla Ramazan orucu tuttu. Bir yıl her gün beş vakit namaz kıldı,” kaydı vardır.
Ruh isimli kitapta İbni Kayyım el Cevziyye ölen bir kızdan bahseder. Kızı babası rüyada görür ve ona sorar:
– Haber ver durumun nasıl? Berzah âlemindeki kız şöyle der:
– Baba öyle büyük, öyle heybetli bir yer ve durum ki… Biz biliyoruz ama herhangi bir amel yapamıyoruz. Siz her şeyi yapabilirsiniz ama yapmıyorsunuz. Allah’a yemin olsun ki bir sübhanallah, bir secde, bir zikir veya iki rekat namaz benim amel sahifemde olsa bütün dünya ve içindekilerden daha hayırlı olur (ama heyhat.)
Durum budur. İmkânı olan bir mü’min nefes alıp verdikçe iyilik yapmayı ihmal etmemelidir. İnsanların kusurları içinde en büyük kusur, insanın bir şeyi tamamlayabildiği halde eksik bırakmasıdır.
Her şeyin telafisi var ama ömrün telafisi yoktur. Rüzgâr lehimize estikçe, harmanımızı savurmalıyız, dişimiz kesiyorsa lokmamızı çiğnemeliyiz ve elimiz ulaşıyorsa sırtımızı kendimiz kaşımalıyız. Yüce Allah bizleri ve bütün mümin kardeşlerimizi buna ve rengarenk iyilikler yapmaya bizleri muvaffak eylesin.
Sevab ve İkâb
فَاِنْ يُثِبْنَا فَبِمَحْضِ الْفَضْلِ
وَاِنْ يُعَذِّبْ فَبِمَحْضِ الْعَدْلِ
Fein yusibnê febimahz il fadli,
Ve in yuazzib febi mahd il adli.
Eğer yüce Allah âhirette bizlere sevap verir de cennetine koyarsa, bu sırf onun fazl-ü keremidir, hak ettiğimiz için değildir. Yok eğer sevap vermez de azab ederse bu da onun adaletidir.
Hiç kimse yüce Allah’a “Niye?” diyemez. Kimsenin niye demeye hakkı ve gücü de yoktur. Bize imanı sevdiren, onu kalblerimizde süsleyen, küfrü, fıskı, isyanı bize çirkin gösteren yüce Allah’tır. (Hucurât; 7)
“Bilakis sizi imana hidayet eden Allah’tır.” (Hucurât; 17)
Amelsiz olmaz, amele de mutlaka itimad edilmez. Zira Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Hiçbirinizi ameli cennete götüremez.”
“Sen de mi ey Allah’ın Rasulü?” diye sorduklarında, şöyle buyurdu:
“Evet, ben de. Allah’ın rahmeti ile beni kuşatması hariç.” (Buharî; Hadis no: 5673)
Sonuç olarak cennete girmek Allah’ın rahmeti iledir, cehennemden kurtuluş Allah’ın affı iledir. Cennette ebedi kalmak iman iledir, cennetteki dereceler de dünyadaki amellere göredir. Zira, amel cennete girmenin karşılığı değildir yüce Allah’ın rahmetine fazl-ü keremine itimat etmek lazımdır. Bu, salih amel işlenmesin ve günahlara aldırış edilmesin anlamına asla gelmez.
Ey yüce Allahım! Bizleri ve bütün müminleri rahmetinle ve fazl-ü kereminle cennetine girenlerden eyle Âmin.
İman Sayılan İbadet (Namaz)
وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللّهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
“Allah imanınızı asla zayi edecek değildir, Çünkü Allah insanlara karşı çok şefkatli çok merhametlidir.” (Bakara; 143)
Kıble olarak önce Mescid-i Aksa’ya yönelerek namaz kılan Rasûlullah aleyhisselatu vesselam efendimiz ve ashabı, Bakara suresi 144. ayet inince, Mescid-i Harama, Kâbe-i Muazzama’ya dönüp namaz kılmaya başladılar. Bazılarının Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimize:
“Daha önce Mescid-i Aksa’ya dönüp namaz kılanlardan vefat edenler oldu. Onların namazı ne olacak?” diye sorması üzerine bu âyet-i kerime nazil oluyor.
Tefsir sahibi Kurtubi, Âlusi, İbni Rüşd, Nesefî gibi alimler burada geçen “İman” dan maksadın namaz olduğunu söylerler. Çünkü namaz hem niyet hem söz hem de fiildir. İman da itikad, söz ve ameldir. (İbn-i Kesir tefsiri; 1/29)
Namaz, iman ehline farzdır ve yalnız iman ehlinden kabul edilir. Namazın cemaatle eda edilip kılınması imana delalet eder.
Yüce Allah yukarıdaki ayette “Allah imanınızı asla zayi edecek değildir,” buyurduktan sonra, “Allah insanlara karşı Rauf ve rahimdir” buyuruyor.
Ra’fet, Rahmetin en yüksek menzili ve mertebesidir. Rahmetten daha şiddetli ve daha incedir. Zorluğu uzaklaştıran ve zararı def’edendir. Ra’fet daha hususî, rahmet daha umumidir. Rahmet de Allah’ın kullara iyiliği, ihsanı ve onlara rızık vermesidir. Rahmet kulların günaha girmelerini engellemesi olarak da tarif edilir.
Bu kısa yazımızın şu soruyla bitirelim. Herkes bu sorunun cevabını elbette kendisi verebilir.
Müslümanım diyen bir insan, makamı, mevkii, rengi, coğrafyası, etkisi, yetkisi, kim ve ne olursa olsun iman sayılan bir ibadeti, yani namazı, ahiretteki hesaba yüce Allah’ın huzurunda ifade vereceğine inanıyorsa namazı kılmamasını veya ara sıra kılmasını veya sadece Cuma ve bayram namazlarını kılıp diğer farz namazları elini kolunu sallayıp terk etmesini, kim, nasıl izah edebilir?
Ey alemlerin Rabbi olan, Rauf ve Rahim olan Yüce Allah! Bizlerin ve bütün mümin kardeşlerimizin taksiratını affeyle, günahlarını bağışla. İmanı ve iman sayılan namazı ve sair ibadetleri bizlere sevdir ve kalblerimizde süsle. Âmin.
Kurtuluş Vesilesi (Namazda Huşû)
قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ
اَلَّذٖينَ هُمْ فٖي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَۙ
“Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; onlar ki, namazlarında huşû içindedirler…” (Mü’minûn; 1,2)
Huşû ve yüce Allah’a derin saygı her zaman gerekli ve geçerlidir, namazda ise daha da gerekli ve önemlidir. Zira huşû bazen namaz için gerekli, bazen de namazı tamamlar. Kişi aklıyla, fikriyle, kalbi ve kalıbıyla huşû içinde namazda olduğu kadar ecir alır ve namazdaki duruşu gibi o büyük mahkemede yüce Allah’ın huzurunda duracaktır.
Huşû’un insanlardan kalkması kıyametin yaklaştığına delil sayılmış ve: “İnsanlardan ilk kaldırılacak olanın huşû olduğu” buyurulmuştur. (Tirmîzî; Hadis no:2653)
Huşû ile ilim arasında irtibat çok kuvvetlidir. Huşû azalır ve kalkarsa, ilmin de azaldığını veya yok olmaya yüz tuttuğu söylenebilir. Bu hususta yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
اِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمٰٓؤُ۬اؕ
“Kulları içinde ancak alimler Allah’tan (gereğince) korkar.” (Fatır; 28)
Kim yüce Allah hakkında çok bilgi sahibi ise O’ndan daha çok korkar ve haşyet duyar. Haşyet duyunca da ma’siyetleri ve haramları terk eder ve haşyet duyduğu yüce Allah’a kavuşmaya hazırlanır.
İşte ilmin fazileti burada ortaya çıkıyor. Dolayısıyla kim Allah hakkında daha çok bilgiye sahib ise yüce Allah’tan daha çok korkar.
Yüce Allah hakkında en çok bilgi sahibi olan Rasûlullah aleyhisselatu vesselam olunca, şüphesiz ondan en çok korkan, O’nu en çok tanıyan ve O’ndan haşyet duyan da Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimiz oluyor.
Yüce Allah’tan haşyet duyan kullar ise O’nun kerim ve kıymetli kullarıdır. Zira böyleleri hakkında şöyle buyuruyor:
“Allah onlardan razı olmuş onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu Rabbini sayıp, O’ndan korkanlar içindir.” (Beyyine; 8)
Huşû Allah’a karşı haşyet duymak, boyun bükmek, tevâzû ve kalb ile kalıbın, organların sükunet bulması ve yüce Allah’a derin saygı duymasıdır.
Namazda huşû olursa, o namaz göz aydınlığı olur, sıkıntılardan kurtulmak için müminin iltica edeceği ve rahat bulacağı bir ibadet olur.
Namazda huşû organların sükunu, kalbin huzurlu olması, dilin kıraat ve namazdaki tesbih ve zikrin dışında başka bir şeyi konuşmamasıdır. İftitah tekbirinden selama kadar kişinin vesveselerden kötü düşüncelerden arî bir namaz kılmasıdır.
Allah’ım! Bizlere ve bütün mümin kardeşlerimize her zaman, özellikle namazda haşyet içinde olmayı, vadettiğin kurtuluşa ermeği, huşû sahibi olmayı nasip ve müyesser eyle. Âmin.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ