Hakîm es-Semerkandî (R.a.)
Hakîm denilmesinin sebebi
Hakîm es-Semerkandî… Tam adı, Ebü’l Kâsım İshak b. Muhammed b. İsmâîl b. İbrahim b. Zeyd el-Kâdî el-Hakîm es-Semerkandî’dir. İlk dönem Hanefî Mâturîdî âlimlerindendir. Bugün Özbekistan Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde kalan ve doğum yeri olan Semerkant’a nispetle ‘Semerkandî’ olarak, Semerkant kadılığı yaptığı ve çok sayıda isabetli fetvada bulunduğu içinse, ‘Hakîm’ olarak anıldığı kayıtlarda zikredilmiştir.
‘Hakîm’ ünvanı, zamanla kendisini diğer Semerkant âlimlerinden ayıran bir simge haline gelmiştir. Hocası meşhur sufî Ebû Bekir el-Verrâk’ın (H. 280 / M. 893) vefat tarihinden hareket ederek 870’li yıllarda doğmuş olabileceği söylenebilir.
Kıymetli âlimlerden İslami ilimlerin çeşitli sahalarında tahsil görmüş ve önemli bir mevkiye ulaşmıştır. Eğitim hayatının büyük bir bölümünü Belh’te geçirdiği ve Belh evliyalarından da nasiplendiği, onunla ilgili aktarılan bilgiler arasındadır. Hocaları arasında Ehl-i Sünnet’in itikad mezheplerinden Mâturîdîliğin kurucusu olan imam Mâturîdî bulunmaktadır ve Mâturîdî bölgesinden çıkmadığı için Semerkandî kendisinden, büyük olasılıkla müderrisi olduğu Dârü’l Cüzcaniyye medresesinde fıkıh ve kelam tahsil etmiştir.
Semerkant’ın ilmi açıdan ve siyasi açıdan da en verimli dönemini yaşadığı zaman diliminde, ilmi faaliyetlerde bulunmanın artılarını yaşamışlardır. Nitekim o dönem Maveraünnehir ile ilgili, “Maveraünnehir, bu kültür çevresinde yetişmiş ve Türk İslam kültür ve medeniyetinin büyük mimarları arasına girmiş olan Farabî, Mâturîdî, Buharî, Tirmizî ve İbn Sina gibi daha nice âlim ve filozoflar, hem Türk hem İslam hem de dünya ilim hayatında fikir ve düşünce hareketlerine öncülük etmişler, canlılık getirmişler ve yön vermişlerdir. İslami ilimlerden başka tıp, matematik, astronomi, felsefe, fizik, kimya, tabiat, tarih ve coğrafya gibi müspet ilimlerde de pek çok âlimin yetişmesine merkezlik etmiştir” görüşleri beyan edilmiştir. İşte, böylesi bir atmosferde ilmi donanımını kazanmıştır Semerkandî.
Hocaları arasında bulunan Hanefî âlim Muhammed b. Huzeyme el-Kallâs rahmetullahi aleyhten de dersler almıştır. Ebü’l Muîn en-Nesefî’nin naklettiği bilgilerden onun ilk dönem Mâturîdî âlimlerinden Ebû Ahmed el-İyâzî’den de istifade ettiği bilinmektedir.
Sem’anî, Hakîm’in hocaları arasında Abdullah b. Sehl ez-Zahid’den söz eder fakat hakkında fazla bilgi bulunmayan bu zat muhtemelen, ünlü sufî Hâtim el-Esam’ın ravilerinden biri olan Abdullah b. Sehl er-Razi’dir.
Büyük bir sufiden istifade etmiştir
Tasavvufî kaynaklarda ise Semerkandî’nin en çok istifade ettiği hocasının meşhur sufî Ebû Bekir el-Verrâk rahmetullahi aleyh olduğu nakledilmektedir. Onunla irtibatı neticesinde tasavvufa sülük ettiği hatta, ‘Hakîm’ lakabını da bu vesileyle aldığı zikredilmektedir. Çünkü el-Verrâk ve hatta onun da hocası Tirmizi de ‘Hakîm’ lakabıyla meşhur olmuşlardı. Çağdaş bazı araştırmacıların verdiği bilgiye göre, Dımaşk ve çevresinde yaşamış olan İbrahim el-Kassar ve Ebû Abdullah el-Cellâ gibi sufîlerin de talebeliğinde ve irşad halkalarında bulunmuştur.
Semerkandî, Abdullah bin Sehl ez-Zâhid ve Amr bin Âsım el-Mervezî’den hadis-i şerif dinlemiş, ondan da Abdülkerîm bin Muhammed el-Fakîh es-Semerkandî ve Semerkant’ın pek çok fakihi rivayette bulunmuştur.
Semerkandî, ilmî mertebesinin yanında, şahsiyet olarak da nadide ve örnek bir hayat geçirmiştir. Nesefî, Tebsiratü’l Edille’sinde ilk dönem Mâturîdî âlimleri sayarken Hakîm es-Semerkandî’yi, eş-Şeyh Ebü’l Kasım şeklinde anarak, kendisinden övgüyle söz etmektedir.
Sem’ânî de, Hakîm es-Semerkandî hakkında el-Ensab isimli tabakat kitabında şöyle demiştir: “Hakîm es-Semerkandî sâlih kullardan olup hikmet, güzel söz, iyi ifade hususunda örnek idi. Uzun zaman Semerkand kadılığı yaptı. Güzel ahlâk sahibi idi. Doğu ve batı illerinde ismi yayıldı. Ebü’l-Kâsım Hakîm diye tanındı.”
Semerkandî de kendi hocalarına karşı hürmetkâr ve hayranlık beslemekteydi. Nitekim bu durum İmam Mâturîdî’nin mezar taşına Semerkandî’nin yazdırmak istediği, “Burası, bütün hayatını ilme adayan, bütün gücünü ilmin yaygınlaşması ve başkalarına intikal etmesi yolunda harcayan, ömrünün meyveleri olan ve hepsi de övgüyle anılmaya layık pek çok eserin müellifinin mezarıdır.” ifadelerden de anlaşılmaktadır.
Sufî tabakât kitaplarında isminin sıkça zikredilir olmasından, zahid bir hayat geçirdiği anlaşılan Semerkandî’nin pek çok eseri bulunmaktadır. Es-Sevâdü’l-A’zam, Semerkandî’nin en meşhur ve tesirli eseridir.
“Sevâdü’l-A’zam”ın yazarı…
Hanefî Mâturîdî mezhebinin ilk dönem önemli itikad eserlerinden başarılı bir örnek olan Sevâdü’l-A’zam, yazıldığı dönemde, Semerkant’ın hâkimiyetine sahip Abbasi hilafetine bağlı Samanîlerin resmi akidesi kabul edilmiştir.
Horosan valisi ortalığı kaplayan bidat cereyanlarına karşı önlem almak üzere, Buhara ve Semerkant âlimlerini toplayarak, kendilerinden bu akımlara cevap niteliğinde bir kitap yazmalarını ister. Toplantıya katılan âlimler, bu işi el-Hakîm es-Semerkandî’nin yapabileceğini söyleyerek, eserin yazımını ona tevdi ederler. Yazımından bugüne, çağdaşı olan imam Tahavî’nin, el-Akidetü’l Tahaviyye isimli akaid eseriyle beraber, selef metodundan kopmadan Hanefî Mâturîdî akaid görüşü vasfını üstlenmişlerdir.
Medreselerde akide kitabı olarak okutulan eser, ‘Ezici çoğunluğun kitabı’ manasına gelmektedir ve Ehl-i sünnet ve’l Cemaat’in, Kur’an ve sünnet kaynaklı sarsılmaz duruşunu, Cehmiyye, Mutezile, Şia ve diğer batıl görüşlere karşı yiğitçe müdafaa etmiştir.
Kendisinden evvelki akaid eserlerinden farklı olarak, daha önce temas edilmemiş mevzuları da içeriğine dâhil edip tüm metni altmış iki maddede oluşturmuştur. Eserin, Ali Rıza Kaşeli, Talha Hakan Alp ve İbrahim Koçaşlı tarafından Türkçe tercüme ve izah çalışması, birde Mustafa Can tarafından “Hakîm es-Semerkandî ve es-Sevâdü’l A’zam” başlıklı bir doktora tezi yapılmıştır. Bu çalışmalara ilave olarak, İbrahim Hilmi b. Hüseyin Vefa, Selamü’l Ahkâm adıyla esere şerh yazmıştır. Daha önceki dönemlerde de eserle ilgili pek çok şerh ve haşiye çalışması mevcut bulunmaktadır.
Semerkandî’nin diğer bir eseri olan “Risale fi beyani enne’l-iman cüz’ün mine’l-amel”, itikadi ekollerin imanın tarifleri üzerine görüşlerine ve imanın artıp eksilmesi meselelerine yer veren iki sayfalık kısa fakat özlü bir risaledir. Özel bir ismi bulunmayan ve er-Risale olarak bilinen diğer bir eserinde ise Semerkandî, meşhur yetmiş iki fırka hadisi olarak bilinen hadis-i şerifi konu edinmektedir. Semerkandî, yetmiş iki fırka hadisi üzerine ihtimamla eğilmiştir. Nitekim es-Sevâdü’l A’zam eserinin giriş bölümüne de bu hadis-i şerif ile başlangıç yapmış ve cemaat bilincini bu hadisin işareti ile yeniden ihtar etmiştir. Semerkandî’ye ismen nispet edilen pek çok eserinde, ne yazık ki çeşitli sebeplerle günümüze ulaşan bir yazması mevcut değildir.
Semerkandî’nin tasavvufi hikmetlerinden bazı seçmeler, Mahmûd b. Osman’ın Firdevsü’l-Mürşidiyye ve Ebû Nasr Tahir b. Muhammed Hankahi’nin “Güzîde der Ahlak-u Tasavvuf” isimli eserlerinde günümüze ulaşmıştır. Ayrıca “es-Sahaif-ül İlahiyye” isimli yazma eseri de Mısırdaki Ezher üniversitesinin kütüphanesinde mevcut bulunmaktadır. Mütekaddimin dönem kelamcıları arasında zikredilen Hakîm es-Semerkandî uzun müddet kadılığını yaptığı Semerkant’ta, 10 muharrem 342 / M. 953 tarihinde vefat etmiştir. Kabri, Semerkant’taki Türk İslam bilginlerinin bulunduğu Câkerdize Mezarlığı’nda hocası Mâturîdî’nin kabrinin yakınındadır. Allah-u Zülcelâl, kendisinden razı olsun.