GÜNDEM / Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar
GÜNDEM
Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar
Gülistan Araştırma
İnsanlık tarihinin en acımasız zulüm ve katliamının yaşandığı Gazze’de kan ve gözyaşı dinmiyor. Ateşkes çağrılarına kulak tıkayan terörist İsrail, kadın-çocuk demeden katletmeye devam ediyor.
Bu mezalimi durdurmaya gücü yetmeyen dünya halkları bir yandan İsrail aleyhinde protestolar düzenlerken bir yandan da İsrail mallarına karşı boykot çağrıları yapıyor. Dünyada etkin bir güce sahip olan Siyonist lobi, bu vicdan sahiplerini antisemitizmle suçlayarak sesini kısmaya çalışsa da artık İsrail’in yaptıklarına duyulan tepki uyanışa vesile oluyor.
ABD başta olmak üzere batı ülkelerinin hükümetlerinin desteğini alan İsrail yaptığı zulme devam ederken gündemi en çok meşgul eden soru, “Bu boykot etkili oluyor mu?”
Öncelikle şunu bilmemizde fayda var; tarihte boykotların etkili olduğu birçok örnek var. Mesela İngiliz firmalarının ürünlerinin boykot edilmesi Hindistan’ın İngiltere’ye karşı bağımsızlık hareketinin bir parçasıydı ve etkili oldu.
Aynı amaçla, İsrail işgaline karşı kısa adı BDS olan boykot hareketi (İngilizce Boycott, Divestment and Sanctions, Türkçesi Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar) 2005’te kurulan uluslararası bir örgütlenmedir.
İsrail yönetimi ile doğrudan iş birliği içerisinde olan tüm ticari, siyasi, akademik ve kültürel kurumların boykot edilmesini hedefleyen bu hareket bütün dünyada desteklenmektedir. İsrail’in Gazze’de sivillere ve çocuklara yönelik saldırıları ve insan hakkı ihlallerinin sosyal medya gündemine girmesi, dünya çapında bu boykot hareketine taraftar kazandırdı.
Bu markalardan bilhassa McDonald’s’ın İsrail ordusuna bedava yemek verme kararı alması, Orta Doğu ve Endonezya ve Malezya gibi Müslüman çoğunluğa sahip Güney Asya ülkelerinde halkın bu fast food markasını boykot etmesinde etkili oldu. Boykot çağrılarında ismi öne çıkan firmalardan Coca Cola’nın CEO’su, satış hacminin %22 azaldığını bildirdi.
Elbette bu boykot hareketi işgali ve savaşı sona erdirmekte tek başına yeterli olmasa da siyasi olarak yalnızlaşmayı, ekonomik olarak bedel ödemeyi beraberinde getirdiği için bir etkisi olacaktır. En azından sivil halkların elinden geleni yapması açısından önemlidir.
Batı medeniyeti, kendileri dışındaki halkları tüketim alışkanlıkları üzerinden sömürmektedir. Aslında boykot edilen şey sadece bir ürün değildir, batı özentisinin reddedilmesidir. Boykot bir yerde kitlesel olarak aynı şeyleri tüketmek, aynı zevklere ve hayat tarzına sahip olmak suretiyle küresel kapitalizmin şuursuz bir kölesi olan yığınları kendine getirmeyi de hedeflemektedir.
Hiç şüphesiz boykot hareketinin ekonomik olduğu kadar, sosyal ve psikolojik etkileri olacaktır. Tüketici bir öznedir, bir şahsiyete sahiptir ve tercihleri vardır. Reklamlarla güdülen şuursuz bir yığın değildir. Bunun farkına varmak başlı başına bir kazanımdır. Nitekim bu gerçek Siyonizmin destekçisi olan egemenleri endişelendirmektedir. Boykot hareketinin, (BDS) bazı ülkelerde antisemitik olarak sınıflandırılarak yasa dışı bir hareket olarak kabul edilmesi bu endişenin bir göstergesidir.
Bunun yanında boykot dönemi birçok tüketicinin alışkın olduğu markalar yerine yerli ve milli sermayeye ait seçenekleri araştırdığı, ilk kez denediği bir dönem olmuştur. Yerli sermaye tarafından üretilen birçok deterjan, temizlik ürünü ve tüketim ürünleri belki de bu boykot sayesinde ilk kez tüketiciye ulaşmıştır.
Boykot ürünlerinin muadillerinin üretilmesini teşvik eden bu süreç gitgide tüm sektörlerde İsrail destekçisi ABD ve Batı ülkelerine bağımlılığı ortadan kaldırmanın önünü açacaktır. Bunun en güzel örneği finansal ödeme sisteminde İsrail menşeili Visa ve Mastercard yerine yerli ve milli bir sistem olan TROY’un kullanımının yaygınlaşmasıdır. Bilhassa savunma sanayiinde, uydu sistemlerinde, yazılım alanlarında ve her türlü yüksek teknoloji gerektiren alanda milli ürünlerin sayısı ve kullanım alanları artmakta ve ithalatçı olmaktan çıkan ülkemiz ihracatçı olarak Yahudi sermayesinin dünyadaki hegemonyasına büyük bir darbe vurmaktadır.
Boykotun yanında direniş de ekonomik olarak İsrail’e ciddi zararlar vermektedir. Savaş uzadıkça İsrail devleti birçok yönden zarar görmektedir. 300 ekonomistten oluşan İsrailli bir grup Başbakan Binyamin Netanyahu ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’e yazdıkları açık mektupta, “İsrail ekonomisinin karşı karşıya olduğu ekonomik krizin büyüklüğünü anlamıyorsunuz” ifadelerini kullanarak, durumun vahametine dikkat çektiler. Savaş ekonomisinin yanı sıra İsrail’in dünya çapında imajının kötüleşmesi uzun vadede bu işgal devletinin burada tutunması ve yayılmasını zorlaştırmaktadır. İsrailli ekonomistlerin uykularını kaçıran gerçek işte budur.
Bu gerçekler ışığında direnişe destek olarak, boykota devam ederek ve bu işgali reddetmekte kararlılık göstermek İslam alemi üzerinde pervasızca planlar yapan, oyunlar oynayan Egemenlerin düzenini eninde veya sonunda bozacaktır.