Engelli Olmak Engel Değil

  • 05 Ocak 2019
  • 1.185 kez görüntülendi.
Engelli Olmak Engel Değil
REKLAM ALANI

Onu diğer engellilerden ayıran en bariz özelliği, neşeli, hayatla barışık ve çevresine moral kaynağı oluşu… Recep Aydın Bey; sosyal medyada da oldukça aktif. Bilgisayar kullanıyor ve kendi ihtiyaçlarını rahatlıkla giderebiliyor. Bizler de bu sıra dışı kardeşimizle sizler için bir söyleşi gerçekleştirdik.

Recep bey, sizleri kısaca tanıyabilir miyiz?

1980 Yılında Eskişehir’de dünyaya gelmişim. Anne babam ise aslen Erzurumludur. Daha çok küçükken, 2 -3 yaşındayken geçirdiğim darbeli bir kaza sonucu maalesef iki gözümü de kaybettim. O yıllardan bu güne kadar dünyaya gönül penceresinden baktığımı söyleyebilirim. İlköğretim 8.sınıfa kadar Eskişehir’de idim. Daha sonra ailece İstanbul’a taşındık. İşletme bölümü Ön lisansı burada tamamladım. Daha sonra İstanbul Büyükşehir belediyesine bağlı bir kuruluşta halkla ilişkiler bölümünde görev aldım. Birkaç yıl orada çalıştıktan sonra, heyecanımı kaybetmiş olmalıyım ki oradan ayrılıp,  zaten gönüllü olduğum bir vakıfta 2008 yılında aktif görev aldım. Bu güne kadar çeşitli vakıflarda, çok farklı birimlerde görev yaptım ve halen gönüllü biriminde görevime devam etmekteyim.

REKLAM ALANI

Çevrenizde özgüveni yüksek ve sıra dışı biri olarak tanınıyorsunuz! Hayatla bu kadar barışık olmanızı neye borçlusunuz?

Abese suresini bilirsiniz. O sure bence engellilerin şeref madalyasıdır. Zira, Allah bu surede gözleri görmeyen bir sahabenin sorusuna cevap almak için bekletilmesi, ikinci plana itilmesini istememiş, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem efendimizi uyarmıştır. Buradan, Rabbimizin engellilere ne kadar değer verdiğini anlıyorum.

Allah’ın insanlara verdiği veya vereceği hiçbir zaman insanların aleyhinde olamaz. Mesela biz okulda sınıf geçmek için ders çalışır ve sınav olurduk. Sınav soruları zor diye hocalara kızabilir miyiz? Bizler her halde sınıfı geçmeye odaklanırdık. Yani durumu kabullenmek ve ona göre davranmak zorundaydık. Tıpkı bunu gibi, kabullenmişlik ve teslimiyet çok önemli. Allah’ı çok iyi tanıyacağız. Allah bize kötülük olsun diye, bize bir şey vermediğine inanacağız. Sonrasında ona teslim olup, tevekkül edeceğiz. Benim tek dostum Allah diyeceğiz, gerisi, yani yanında olanların hepsi gidici. Biz kendi aramızda anlaşamazsak en fazla iletişimi bitiririz, kimse de çok fazla bir şey kaybetmez. Ama Allah ile iletişimi kesersek, kaybeden sadece biz oluruz.

Hayatın her zorluğunda bize yardım ettiğini ve yine yardıma devam edeceğine inancımız tamdır. Bizim engelli olup olamamamız bence önemli değil. Gözlerimizi almış ama insanlara bu durumda neler yapabileceğimizin fırsatını vermiş. Engel bence imtihan değil, imtihan vesilesidir. Asıl imtihan bütün olumsuzluklara, zorluklara rağmen sabırdır. Mesela ben engelli olmasaydım başka bir imtihana tabi tutulmayacak mıydım? Ben engelimle yüzleşiyorum bu benim ayıbım değil zira. Bu senin üzerindeki gömlek gibi, ceket gibi bir şey. Hayatın boyunca seninle olacak bir şey. Ben bu engelimi bedenimle, zihnimle, ruhuma örtüştüremezsem o zaman hayattan tat almam mümkün değil. O zaman insanlara negatif enerji vermiş olurum. Ümidini, iyimserliğini kaybetmek her şeyi kaybetmektir. Tabiri caiz ise biz yola çıktık ve kara görününceye kadar yolculuğun tadını çıkarmalıyız.

Kısaca kendimle barışık olmamın en büyük sebebi Allah’a sıkıca inanmam ve Allah’ın bana verdiği bu engeli kabul edip, bir ödül olduğu bilinciyle hareket etmem.

Tabii burada, ailemin desteğini de anlatmadan geçemeyeceğim. Allah onlardan razı olsun. Beni hep cennetin bir anahtarı olarak görmüşlerdir. Ben 6 kardeşli bir ailede yaşıyorum. Henüz bekar olmam hasebiyle anne ve babamın yanında yaşıyorum. Ama inşaalah, evlenirsem o zaman durum değişebilir. Sağ olsunlar ben ailemdeki herkes tarafından bir ödül olarak görüldüm. Küçükken ben biraz toplumda sıkıntı yaşadım, dışlandım. Ama yine bana ailem moral ve destek verdi.

Düşünüyorlar ki; ben Recep’e yardım ettiğim sürece Allah bana sevap veriyor. Ailem benimle hep gurur duydu. Bana hayatımın her adımında destek oluyor moral veriyorlar. Hatta onların morali bozuk olduğunda, bana bakarak moral bulduklarını söylüyorlar.

Aktif hayatınızda kültürel etkinlikler ne kadar yer tutuyor?

Ben hayatı dolu dolu yaşamaya çalışan bir insanım. Sosyal hayata katılırım. Sesleri duyduğum için problem olmuyor. Bana yoldaşlık etmiş kim varsa yanımda anlamadığım şeyleri de sorup öğreniyorum.

Hepimiz aslında bir engelli adayıyız, kimin başına ne zaman ne geleceği belli olmaz. Toplumun engellilere bakış açısı nasıl olmalıdır?

Evet bu güzel bir soru. Teşekkür ederim. Şu ayrımı iyi yapmamız lazım. İnsanlar engellilere özürlü gözü ile bakıyorlar. Aslında engellilik, bir özür değildir. Örneğin, şimdi siz bir yerden gömlek alacaksınız. Ama aldığınız firma diyor ki bu gömlekte defosu, özrü var, bunu size indirimli verebiliriz. Yani bunun değeri düşmüş oluyor. Eğer siz de insanları engelli değil de, özürlü olarak görürseniz adamı değersizleştirmiş olursunuz. Gözü görmüyorsa, kulağı duymuyorsa değeri düşüktür algısı oluşur. Oysa engel bir insanın sadece özelliğidir.

Bir insan kilolu diye veya zayıf diye buna ayrı davranabilir miyiz? Veya “Sen kısa boylusun, ben uzun boyluyum,” diye farklı davranabilir miyiz?  Elbette hayır.

Hayata dair bir zorlukları oluyor mu? Elbette oluyor. Ama sınav zor diye, “Hocam ben bu sınava girmeyeceğim,” diyemezsin. Sınava girip başarmak ve okuldan mezun olmak zorundasın. Ne kadar sorular zor olursa olsun.

Engelli, aciz insan değildir. Bu yüzden engellilere özürlü demeyelim. Yoksa şöyle bir algı oluşur. Bunlar hiçbir işi tek başlarına yapamaz, her şeyde yardıma muhtaçtırlar. Aslında engelli olmayan insanlar da şunu iddia edemezler. “Ben kimseye muhtaç değilim.” Herkes bir şekilde bu toplumda az veya çok birbirine muhtaçtır. Tabi aslında muhtaçlık yalnızca Allah’adır. Ona muhtaç olmayan neye sahiptir? Ona sahip olan neye muhtaçtır?

Toplum engellilere sadece insandır diye bakmalı, onlara yardım edilmeli ama acıyarak bakmamalı. Toplumda şöyle bir yanılgı var. Merhamet ile acıma hep karıştırılıyor. Merhamet duyulan bir yakınlıktır, acımak ise aciz görmektir. Acıyarak bakılırsa o insanı kaybedersiniz. Allah sana böyle bir engellilik hali vermediği için, karşı tarafa acıyarak bakma hakkı vermiyor.

İbadetlerini düzenli yapan dindar bir insan olduğunuzu öğrendik. Kuran okurken ve diğer ibadetleri yaparken zorlanıyor musunuz?

Önce şunu söyleyeyim. Ben zamanında İmam Hatip okuluna gitmeyi çok istemiştim. Beni okula alamayacaklarını öğrendiğimde babam, hatta müdür bey birlikte ağlamıştık. Zira Kur’an okuyamayanı kurallara göre okula kabul etmiyorlardı. Tabi o zamanlar şimdiki gibi engelliler için, bril alfabesiyle hazırlanmış kabartmalı Kur’an-ı Kerim yoktu. Ama şimdi Allah’a hamd olsun rahatlıkla okuyabiliyoruz. Namaz konusunda ise cemaate zaman zaman gidiyorum. Gidemediğim zaman bulunduğum yerde kılıyorum. Hamd olsun bu arada ailem ile umreye de gitmek nasip oldu. İnanan için zorluk yoktur. Ama şartlar için zorluk elbette vardır.

Recep bey, göz görmeyince gözle işlenen günahlardan muaf oluyorsunuz bu nasıl bir duygu?

Allah adil olandır. Olmayan şeyden sana sorumluluk yüklemez. Ama bir taraftan alıp bir taraftan vermek gibi bir durum da var. İnsanlar zan ediyor ki gözler görmeyince, ya da kulaklar duymayınca insani, nefsani duygular da olmuyor… Böyle bir şey yok. İnsanda nefis var. Engelli engelsiz fark etmez.

Ama bizim kulaklarımız var, onlarda rahatlıkla günaha girebilir, dilimizle veya başka uzvumuz. Evet, görmüyoruz, ama duyduklarımız veya konuştuklarımızla hesaba çekilebiliriz. Bu yüzden kimse engeline sığınıp muaf tutulmaz.  Dikkat! Gözünle alakalı bu avantajı, diğer uzuvlarla işleyeceğin bir günahla kayıp edebilirsin.

İnsanlar faydalı olan güzel bir vakıfta hizmet veriyorsunuz, burası size, hayatınıza iyi geliyor mu?

Elbette hem ruhen hem de zihnen içinde yer almaktan mutluluk duyuyorum. Burası benim için “kabul olmuş duamdır” diyebilirim. Ben hep dua ederdim. “Ya Rabbi insanlara faydalı olabileceğim güzel bir yerde çalışayım,” diye. 2008 yılından beri buradayım. İnsanlara karşı tutumun, uzattığın el, bu dünyada senin karakterinin ve kişiliğinin gelişmesine yardımcı oluyor. Sonra da insanlara mutluluk kaynağı olmaya vesile oluyorsun. Zira burada her şey Allah rızasına kavuşmak için. Dolayısıyla yaptıklarınla ahirete yatırım yapıyorsun.

Tabi aynı zamanda burası vebali olan bir yer. Milyonlarca insanın hakkını koruyup kollamak zorundayım. Bu da sorumluluk bilincimin artmasına sebep oluyor.

Sosyal medyayı aktif kullandığınızı öğrendik. Neler paylaşıyorsunuz? Kaç takipçiniz var?

Engeli bir insanın neler yapabileceğini insanlara anlatabilmek için yoğun paylaşımlarda bulunuyorum. Yani engellilik ve hayır seferberliği bir araya geliyor. Takipçilerimin içinde dindar olmayanlar da var. Her kesimden insan var diyebilirim. Tabii, insanların inanç ve fikirlerine saygılıyım. Ta ki benim inancıma da saygısızlık yaptıklarını görene kadar. Dolayısıyla paylaşımlarda her türlü insanla görüş alışverişi yapıyorum ki belki benim onlara bir faydam olur, doğru yolu bulması için beni Rabbim vesile kılar. 4000 küsur takipçim var. Orta ölçekli birçok kurumun bile zannedersem bu kadar takipçisi yoktur. Buralarda vakıf çalışmaları, videolar, hikmetli sözler paylaşımı yapıyorum. Bazen beyin jimnastiği yapabileceğimiz veya hasbihal edebileceğimiz, tartışmadan uzak ama takipçilerimin görüşlerini alabileceğim sorular da paylaşıyorum. Çok seviyeli ve faydalı paylaşımlar oluyor, yani insanların anlaşabildiği ama ayrışmadığı konuları işliyoruz. Farklı düşünce taşısa bile karşısındakine saygı çerçevesinde dile getirdiği paylaşımlar.

Hamd olsun çok güzel geri bildirimler alıyorum. Buradan da anlıyoruz ki, aslında engelliler hiçbir şeye uzak veya mahrum değiller. Aslında engelliler hayatın her alanındalar. Ben bulunduğum her ortamda engelliliğin hayata küsmek olmadığını, bu bahaneye sığınıp suratsızlık ve isyankarlığa sebep olmadığını, her şeyde bir güzellik görmek gerektiğini anlatıyorum. Aslında röportajın başında da söylemiştim ben engelliliğimin ilk zamanlarında çevremde çok acı çektim. Tabiri caizse dışım çok güzel parfüm kokar ama içimi açsanız yanık kokusundan yanımda kimse duramaz. İnsanlar bilmediklerinin düşmanıdır. Beni de bilip tanıdıktan sonra çok seviyorlar.

Bilgisayar ve telefon kullandığınızı görüyorum. Nasıl oluyor zor olmuyor mu?

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Görme özürlülerin iki gözü vardır. Biri dokunma, diğeri kulaklar.

Yani kulakla duyma, ellerle algılama yapmaktayız. Zira sadece duymak yetmeyebilir, dokunmak da lazım. Yani duymak soyut, dokunmak somuttur. Buradan yola çıkarsak bilgisayarı kullanırken çok zorlanmıyorum. Zira görme engelliler için hazırlanmış özel ses programları var. Bu program yazıları sese çeviriyor, ben de rahatlıkla çalışabiliyorum. Telefonu da aynı şekilde kullanıyorum. Sadece şekil ve resimleri çözmekte zorlanıyorum.

Okurlarımıza bir mesajınız var mı?

Evet, öncelikle pozitif olsunlar ve her şeye rağmen hayata hep gülümseyerek baksınlar. Elinizdeki nimetlerin şükrünü eda edin. Engellilerle alakalı bir röportaja yer vermiş olmanız topluma bakışınızı gösteriyor. Bu yüzden ayrıca dergi yönetiminizi tebrik etmek istiyorum.

Son söz, hayatta her şey Allah rızasını kazanmak için yapılan çabadır ve bu çabayı kazanmak için hiçbir şey engel değildir.

Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ