“Bir Kâmil Mürşide Varmazsan Olmaz!”

  • 07 Eylül 2018
  • 2.388 kez görüntülendi.
“Bir Kâmil Mürşide Varmazsan Olmaz!”
REKLAM ALANI

Mürşid-i Kâmil’in lüzumu
Bir mecliste tasavvuf söz konusu olduğunda konuşulan konulardan birisi de bir şeyhe bağlanmak; yani bir mürşidi kâmilin nezaretinde, verdiği vazifeleri yaparak kalbi tasfiye, nefsi tezkiye etmenin gerekli olup, olmadığı meselesidir. “İnsan tek başına nefsini terbiye edemez mi? Bir mürşide bağlanmak şart mıdır?” diye, kimi zaman öğrenmek için kimi zamansa şart olmadığını ima etmek için  çalışıyorlar.

Oysa nasıl ki bir bahçıvanın ilgi ve alakasından mahrum olan bir ağaç meyve vermez, verse de acı olur ve menfaati az olursa mürşid denilen bir mürebbinin terbiye ve kılavuzluğu olmadan da insanın ahlakını tasfiye (saflaştırıp, temiz) edip, nefsini afetlerinden kurtararak, tedavi ve tezkiye etmesi de tam olarak mümkün değildir. Olsa da nadirattan olabilir ve tam anlamıyla kâmil bir insan olunamaz.

İnsan, yüzlerce kitabı ezberleyip, gece gündüz ibadetle meşgul olsa bile bir mürşidin terbiyesine girmeden, üzerinde bulunan kötü hasletlerden kurtulamaz.

REKLAM ALANI

“Tedavi yolunu bilmeyen bir hasta, nasıl doktora gitmeye muhtaçsa nefsine mağlup olan ve bir türlü doğru yolda yürüyemeyen her insanın da kendine bir mürşid bulması lazımdır” denilmiştir.

Allahu Zülcelâl Kur’anı Kerim’de şöyle buyurmuştur: “İşte onlar, Allah’ın hidayetine ulaştırdığı kimselerdir; öyleyse sen de onların yoluna uy.” (En’am; 90); “Onlara güven ve korkuya dair bir haber gelse onu yayarlar, hâlbuki onu peygambere ve emre selahiyetli olanlara havale etselerdi onun ne olduğunu bilirlerdi…” (Nisa; 83)

Burada, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemden sonra “emre selahiyetli” tabiri ile ilmi ile amil, işlerin içyüzünü ve İlahi emirleri derinlemesine bilen, yaşayan bir âlime işaret edilmektedir.

Allah’ı kullarına, kulları da
Allah’a sevdiren kimseler
Mürşid, gerçek manada Allahu Zülcelal’i kullarına, kulları da Allahu Zülcelal’e sevdirmektedir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Muhammed’in nefsini elinde bulunduran Allah’a yemin olsun ki, hiç şüphesiz, Allahu Zülcelal’in en sevgili kulları; Allah’ı kullarına, kulları da Allah’a sevdiren, yeryüzünde hayır ve nasihat için dolaşanlardır.” (Beyhaki, Şihabü’l İman, 1/367)

Mürşidi kâmillerin insanları, Allahu Zülcelal’e sevdirmesi şöyle olmaktadır: Mürşidi kâmil, kişiyi Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselamın sünnetine uymaya sevk eder. Her kim Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme ve O’nun yoluna uymak için gayret sarf ederse Allahu Zülcelal de onu sever.

Bir ayeti kerimede bu hususa şöyle işaret edilmektedir: “De ki: ‘Eğer siz (gerçekten) Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.” (Ali İmran; 31)

Mürşidi kâmilin, Allahu Zülcelal’i kullarına sevdirmesi ise şöyle olur: Mürşid, kişiyi manevi kirlerden temizleme yoluna sevk eder. Nefis, çirkin sıfat ve huylardan temizlenince, kalp aynası parlar ve hakikati görür. Hakikati gördüğü zaman da Rabbini sever. İşte bu, nefsi temizlemenin ve terbiye etmenin bir sonucudur.

Nitekim Şems Sure-i Şerifi’nde bu husus şöyle beyan edilmiştir: “Şüphesiz nefsini temizleyen kurtulmuştur.”(Şems; 9)

Nefsin kurtulması, Allahu Zülcelal’i tanıması ve hakikati görmesiyledir. İnsanın kalp aynası parlayınca, dünyanın ne kadar çirkin ve boş olduğunu, ahiretin ise ne kadar güzel ve devamlı olduğunu görür. Bu durumda da baki olanı sever ve ona yönelir; boş ve geçici olandan yüz çevirir. Böylece mürşidin insana vermiş olduğu menfaatte ortaya çıkmış olur.

Mürşidler, Efendimizin
Varisidirler
Mürşidi kâmiller, dünyada Allahu Zülcelal’in dininin tebliğ edicileri ve Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin varisleridirler. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Âlimler, peygamberlerin varisleridir.” (Beyhaki; Şihabu’l İman, 2/263)

Mademki peygamberlerin varisleridirler, öyle ise onlara uymak, onların gösterdiği yoldan gitmek, söyledikleri tavsiyeleri yerine getirmek lazımdır.

İnsan, ne kadar çok ibadet ederse etsin bir mürşidi kâmilin terbiyesine girerse, yapmış olduğu bu ibadetini az görür ve daha fazla ibadet etmeye gayret gösterir. Ama mürşidsiz olursa, nefis ve şeytan insanı çok kolay aldatır. Az olan ibadetini bile dağlar gibi gösterir. Bu, mürşide intisab eden âlimlerin beyanları ile sabit bir hakikattir.

Günümüzde de onun varisleri, insanları Hazreti Peygamberin yoluna iletmekte, onun yolunun en doğru şekilde anlaşılması için çaba sarf etmektedirler. Dolayısıyla onların gösterdiği yola uyan kimseler, nefsin çirkin sıfatlarından kurtulup güzel sıfatların sahibi olurlar.

Netice olarak, mü’min olan kişi şuurlu bir şekilde düşündüğü zaman, Allahu Zülcelal’in dostları ile beraber olmanın ve bir mürşidi kâmilin manevi terbiyesi altına girmenin, bilhassa günümüzde şart olduğunu görecektir. Çünkü bugün günahlar bir deniz gibi olmuştur. İnsanın kendisini böyle bir ortamda muhafaza etmesi çok zordur. Kendisini muhafaza edebilmesinin çaresi, mürşidi kâmilin terbiyesine girip onun vermiş olduğu reçeteyi uygulamakla mümkündür.

Mürşidi kâmilin vasıfları
İnsanları irşad eden mürşidi kâmillerin bir takım alametleri vardır. Bir mürşidi kâmilde bulunması gereken vasıflar şunlardır:

1- Öncelikle ilmiyle amel eden âlim bir zat olması lazımdır. Allahu Zülcelal’in emir ve nehiylerinin, tasavvuf ve hakikat ilimlerinde derin bir bilgiye sahip olmalıdır. İnsandaki manevi hastalıkların nasıl meydana geldiğini ve bununla nasıl mücadele edileceğini bilmelidir.

2- Dünyaya ve dünya malına rağbet etmeyen bir kimse olmalıdır.

3- Silsile yönünden Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme ulaşan, kamil bir mürşidden izin alarak irşada başlamış olmalıdır.

4- Bütün insanlara karşı son derece şefkatli ve merhametlidir.

5- Çok güzel bir ahlaka sahiptir.

6- Her türlü elem ve kederi sükûnetle karşılar.

7- Bütün işlerinde ölçülü davranır ve daima insanlara nasihatte bulunur.

8- Asla boş işlerle vaktini geçirmez. Bütün vaktini ibadet ve taatle, Allah’ın zikri ile, hizmetle ve insanların güzel ahlak sahibi olmaları için uğraşmakla geçirir.

9- İnsanların ayıplarını yüzlerine vurmaz.

Açıklama: Bu yazının hazırlanmasında, Seyda Muhammed Konyevi’nin “Ayet ve Hadisler Işığında Tasavvuf” isimli eserinden istifade edilmiştir.

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ